Yargıtay Başkanı'nın sözleri
"tsunami" etkisi yaptı. Vurduğu yerden ses getiriyor.
Yılda bir yapılan, ama etkisi her gün yapılanlardan çok çok büyük olan bir konuşma.
Başbakan Ecevit konuşmaya
"çok doğru" diyen ilk politikacı oldu.
Arkasından FP Genel Başkanı Kutan. Onun da arkasından Çiller geldi...
Eğer o sözler çok doğruysa bugüne kadar gereği neden yapılmadı?
30 yıldır Türkiye'nin her türlü hayatına, vatandaşın yatak odalarına kadar yön veren hep aynı politikacılar değil mi?
Türkiye'de anayasaların mimarlığı bile askerlere ihale edilmişken, politikacılarımızın bu konuşmaya
"çok doğru" demeye hakları var da, yüzleri var mı?
Kitabi konuşmalar yapmak kulağa hoş da gelse, pratiğe dökülmesi o kadar kolay olabilir mi?
Üstelik o konuşmada abartılar varsa, Türkiye neredeyse Hotonto misali bir geri ülke, bir teokratik ülke olarak takdim ediliyorsa...
Eğer böyleyse aksaklıklarda yargının da payı yok mu?
* * *
TÜRKİYE demokrasisi evrensel ölçüleri yakalayabilmiş değil...
İnsan hakları konusunda pek çok eksiklerimiz var.
Yargı bağımsızlığı, olması gereken düzeyde değil.
Ama tabii ki gelir dağılımı adaletsizliği de var.
Ama tabii ki bölgeler arası gelişmişlik farkları da var.
Türkiye bu eksikleriyle övünemez.
Bu eksikler giderilmedikçe
"muasır medeniyet seviyesi"ne de erişemez.
Batılı anlamda demokrat da olamaz.
Avrupa Birliği'ne de giremez.
Her şeyden önce, 65 milyon vatandaşına insanca ve haysiyetli bir yaşam düzeyi sağlayamaz.
Bu yaralar yalnız eleştirilerek tedavi edilebilseydi Türkiye çoktan düze çıkardı.
Önemli olan eleştiriler kadar, biz şimdi ne yapmalıyız, nasıl yapmalıyız sorularını somut olarak cevaplamak. Bu sorulara karşı alternatif yanıtlar üretmek.
Hukuku bilen ve Türkiye'yi tanıyan yetkin kişiler bunu yapmalı.
* * *
TA Özal'dan kalan bir tartışma vardı.
"Türkiye'nin yalnız hak ve özgürlükleri belirleyen kısacık, 10 - 15 maddelik bir anayasası olmalı." O tartışma bile sürdürülemedi.
Türkiye'de günlük olaylarla, güzel sözlerle, konuşmalarla oyalanma alışkanlığı var. Kalıcı, köklü değişiklikler için gereken kapsamlı, derin çalışmalarla uğraşan yok. Çünkü bu pek çoğumuzun kapasitesini aşıyor.
Oysa konu yeni bir anayasa mı, anayasal düzen mi, anayasanın üstünlüğü mü, demokratik haklar mı, insan hakları standardı mı, bunlar söz olarak uçmamalı, metin olarak kalıcı hale getirilmeli. Önerilen değişiklikler konuşulmalı, görüşülmeli, uzmanların elinde şekillenmeli, maddelere dökülmeli, gerekiyorsa referanduma da sunulup kanunlaşmalı.
Yargıtay Başkanı Selçuk'un eleştirileri hiç olmazsa hayati bir ihtiyacı yeniden gündeme getirmiş oldu.
Özellikle de Anayasa değişikliğini...
Meşru olmadığı için değil, değişmesi gerekli yanları olduğu için.
Ama bu, bu Meclis'le yapılabilir mi?
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr