Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Adalet Bakanı'nın bir öyle bir böyle konuşmasını, istediği zaman "ilk soruşturma gizliliğine" sığınmasını bir yana bırakalım, biz gördüğümüzü tekrar edelim.Bu ülkede yargının bağımsızlığını odak noktası yapan bir "yargı reformu" şart.* * *ADLİ kolluk gücü hâlâ kurulmamıştır. Savcılar polisi kullanmaktadır. Ama biliyoruz ki, fiilen polisler onlara bağlı değildir.Daha iyi bir adalet dağıtımı için yararlı olacaksa niye yargı reformu içinde "jüri"li sistem düşünülmüyor?Sonra, yargıya bir "sözcü" lazım. Adalet Bakanı'nın bu işi şöyle veya böyle, daha doğrusu siyasi endişeyle yapması, yargının bağımsızlığını zedelemiyor mu?* * *SON günlerde yargıyla ilgili dikkat çekici olaylar oldu.Van 100. Yıl Üniversitesi Genel Sekreter Yardımcısı Enver Arpalı cezaevinde kendini asarak intihar etti.Rahmetli, cezaevinde intihar etmeseydi çoğumuz onun hapishanede olduğunu bile bilmeyecektik. Hayret edilecek taraf genel sekreter yardımcısının hapse düşmüş değil, 5 aydır cezaevinde hürriyeti kısıtlandığı halde davasının başlamamasıydı. Ya Arpalı intihar etmeseydi, mahkemesi başladığı gün serbest kalma sebeplerinin olduğunun farkına varılıp mahkemece salıverilseydi 5 ayı kim, nasıl telafi edecekti? Öyleyse, yargıda reformun bir ayağı da, sanığı belli, yani makul bir süre sonra mahkeme karşısına çıkarmak olmalı. Bu süre hiçbir zaman 3 ayı geçmemeli.İzmir'de bir savcı da Van'da yapılanın tersini yaptı. O savcı hakkında ne yapıldı? Görevden alındı mı, açıklama yapılmadı.İzmir Alsancak'ta kimlik kontrolü yapıldığı sırada asayiş ekiplerini görünce kaçmaya başlayan bir kişi, kovalamacanın ardından yakalandı. Şüphelinin elindeki çantada bir Kalaşnikov tüfek, bu silaha ait bir şarjör ve 31 mermi ele geçirildi. Şüphelinin gasp, yaralama, tecavüz, otomobil hırsızlığı, ruhsatsız silah taşımak, polise mukavemet gibi 31 ayrı suçtan sabıkası bulunan bir adam olduğu anlaşıldı. Bu adamın evinde arama yapan polis, 3.5 kilo esrar, 450 ecstasy hap ve bir kurusıkı tabanca ile 7 mermi daha buldu.Ve nöbetçi savcı bu adamı serbest bıraktı. Bu bir yargı komedisi değil de nedir? Cemil Çiçek fiyakalı, daha doğrusu istediği gibi konuşmalar yapacağına, 5 ay mahkemeye çıkarılmadan hapishanede bekletilen adamla, hemen salıverilen 31 sabıkalı adam hakkında savcıların aldıkları çelişkili kararlar vicdanını sızlatmıyor mu onu izah etsin. ADALET Bakanı işine geldiği gibi konuşuyor. İstediği zaman gazetecilere cevap veriyor, istediği zaman "Ben bakanım ama savcılara emir vermem, ilk soruşturma gizlidir, adliye ne yaparsa yapar, onun içinde denetim mekanizmaları da var" diyor. Şemdinli, Türkiye'nin Güneydoğu ucunda, İran, Irak ve Türkiye sınırlarının kesiştiği bir noktada.Burada halk, esnaf, öğrenci haklı olabilir. Haklı olan nümayiş yapabilir, bağırıp çağırabilir. Peki, ama Apo ve PKK'nın lehine slogan atmak, pankart taşımak ne oluyor?Yoksa bazılarının amacı farklı mı? Şemdinli'de PKK ARINÇ Meclis Başkanı Arınç, AKP'yi iki başlı yapıyor."Meclis Başkanı ben olacağım" diye açıklamasını unutmadım.Dediğini yaptı ve TBMM Başkanı oldu. Henüz daha "Cumhurbaşkanı ben olacağım" demedi, ama yakında bunu da duyarız.Yani AKP içinde, Tayyip Erdoğan'a bir rakip var, o da Arınç.Tıp öğrencisiyken, üniversiteyle ilişkisi kesilen bir kızımız Leyla Şahin var ya... O kızımız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurdu. Mahkeme Türkiye'yi haklı yani kızımızı haksız buldu. Kararı türban aleyhine verdi.Arınç, türban lehine karar verilseydi, büyük bir ihtimalle "Bu karar bütün türbanlıları, geleceği ve geçmişi kapsar" diyecekti. Oysa şimdi ne söylüyor: "AİHM'nin türbanla ilgili kararı, hukuki anlamda Türkiye için bağlayıcı değildir. Karar yanlıştır." Yani, Meclis Başkanı, "Karar şahsidir yalnız Leyla kızımızı bağlar" demek istiyor.Arınç, Türkiye AİHM'de kazandı diye sevineceğine, üzülüyor.Erdoğan'a başka türlü zaten rakip de olunmaz...Ha, unuttuk, bir de onun "Irgalamaz" gibi orijinal başbakan lisanını kullanması gerekir. Erdoğan'a rakip mi? İSTANBUL Ekilirken, bu köşede karşı çıkmıştık. Şimdi, yıllar sonra söküldüler. İstiklal Caddesi'ndeki ağaçlardan söz ediyorum.Caddeye yeni bir görünüm veriliyor. Orta sınıfın bu Şanzelize'si bakalım ne şekil alacak? Kafeler kapı önüne bir sıra masa çıkarabilecek mi? Altyapı bir daha kazı yapılmayacak şekle getirilebilecek mi? 3x8 çalışıp, yapım en kısa zamanda sona erdirilecek mi?Bunlar İstiklal Caddesi için hemen aklımıza gelen sorular.Peki, İstanbul için yapılması gereken yapılıyor mu? Önce İstanbul'a göç durdurulmalı. Sonra Pendik'te işi olanın Ataköy'deki evine sabah akşam gidip gelmesi "lojman" sistemiyle önlenmeli. Evlerin ve işyerlerinin alt katlarının otopark olmasından hiçbir bahaneyle vazgeçilmemeli. TEM ve E5'ten başka alternatif yollar, yan yollar, tekyönlü yollar yapılmalı veya olanlar kullanılabilir hale getirilmeli.Otobüslerin sayısı çoğaltılmalı, Londra gibi ayakta yolcu alınmamalı. Metro ağı çoğaltılmalı, mümkünse "yap-işlet" kullanılmalı. Şehirde önüne gelen istediği yerde eğlence yeri, hastane, imalathane, okul açamamalı... Altyapıyı yapmayana inşaat izni verilmemeli. Rüşvet belediyeciliğin lügatinden çıkarılmalı. dheper@milliyet.com.tr İlk yapılacaklar