Clinton'ın ziyaretiyle Türkiye - ABD ilişkilerinin müttefikliği aşıp ortaklık halini aldığı görülüyor.
Dış dünyanın patronu Amerika'nın gösterdiği yakınlık Clinton'ın sözlerinde en gerçek ifadesini buluyor.
Ankara fırsatları akıllıca kullanırsa Türkiye'nin düze çıkmaması için engel kalmaz.
PKK sorunu bitti gibi.
Geriye kalan, idarenin hemen o bölgede ekonomik atağa geçmesi.
Bu konuda nedense tutukluk var.
O tutukluluk bir aşılsa, Güneydoğu sorunu tarihi bir dönüm noktasına kavuşabilir.
Türkiye'nin başının üstündeki Demokles'in kılıcı olan Kıbrıs sorunu da çözüm için tarihindeki en müsait ortama kavuştu. Türk - Yunan yakınlaşması mutlu sonu hazırlayabilir.
Ekonomi her şeye rağmen, depreme rağmen canlılığını sürdürüyor.
Eğitim cıvıl cıvıl. Yurtdışına okumaya gidenler, master, doktora yapanlar, dil öğrenmeye koşanlar... Bunların hepsi olumlu haritadaki güzel göstergeler.
İşte; ortam iyi, Ankara fırsatları akıllıca kullanırsa düze çıkılır, sözünü bunun için söylüyoruz.
Hatta; düze çıkılır değil, Türkiye fırlar ve bölgesindeki ölçüleri aşan, dünya kalkınmışlık sıralamasında önemli yer alan bir ülke olabilir.
* * *
BU açıdan Clinton'ın verdiği ivmenin önemi büyük.
Eximbank'ın dün Türkiye'ye 1 milyar dolar kredi açması, hemen onu 757.5 milyon dolarlık krediyle Dünya Bankası'nın izlemesi de çok olumlu göstergeler.
Ve bu ivme cesarete dönüştürülmeli, Ankara üst üste her alanda yapacağı reformlarla desteğin hakkını vermeli.
Bugün hükümetin bu konuda kararlılık içinde olduğu görülüyor.
Demokratikleşme ve insan hakları konusunda alınması gerekli mesafe için Ankara'da konsensus var.
Eksik olan uygulama.
* * *
CLINTON'ın konuşmalarını medyanın tüme yakını çok olumlu buldu.
Milliyet:
"Bizden biri gibi" manşetini attı.
İki gazete:
"Türk gibi" manşeti ile çıktı.
Ama
"Clinton'a protesto" manşetiyle çıkan gazetemiz de oldu.
Ve ilginçtir, o
"bizim gazete"miz, o manşetiyle tek gazete olarak kaldı.
Uluslararası ilişkiler düz bir çizgi izlemez.
Uluslararası ilişkilerde dostluklardan çok menfaatler ön plandadır.
ABD ile ilişkiler zaman zaman protestoları da beraberinde getirdi.
ABD - Türkiye ilişkileri sürecinde Washington'un protesto edilmeyi hak ettiği pek çok olay da meydana geldi. Kışkırtmacıların ve rejimi değiştirme heveslilerinin eseri protestolara da tanık olundu.
* * *
1968 Temmuz'unda 6. Filo Türkiye'ye geldiğinde, İstanbul'da belki de ABD'ye karşı en etkili protesto gösterileri yapıldı.
"Yankee go home" diye ABD'li bazı denizciler Dolmabahçe'de denize atıldı.
Daha sonraları, 6 Ocak 1969'da ABD Büyükelçisi Robert W. Komer'in Ankara'da otomobilinin yakıldığı büyük gösterilere de tanık olundu.
Dünya değişiyor. Menfaatler de değişiyor, ona bağlı olarak dostluklar da.
Bugün gazeteler Clinton için
"Türk gibi" başlığı atıyorsa, Milliyet
"Bizden biri gibi" diyorsa bu herhalde boşuna değildir.
Bugün tek süper ABD ile Türkiye'nin menfaatleri çakışmıştır ve bu böyle sürdükçe de dostluğumuz devam edecektir. Eşyanın tabiatına uygun olan da budur.
Bu dostluk; Moskova'nın ideolojisinin iflas bayrağını teslim bayrağına çevirmesiyle ABD - Rusya arasında kurulan zorunlu dostluk gibi de değildir.
Bu nedenle de Türkiye'de Clinton'ı protesto, o gazetenin manşeti gibi cılız kalmıştır.
Üstelik ABD'yi, Clinton'ı protesto etmek de her isteyenin en tabii hakkıdır.
Yeter ki bu
"Hasan Cemal"in son çıkan kitabında bol örneklerini verdiği gibi çeşitli gizli niyetlere hizmet için yapılmasın, kışkırtmacıların eseri olmasın...
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr