Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Aynı gün Türkiye ile ilgili üç haber yankılandı:
- Mutsuzuz.
- Yükselen 7 güçten biriyiz.
- Ek vergi geliyor.
Bu üç konu birbiriyle uyuşuyor mu?
Yükselen 7 güçten biriysek niye mutsuzuz?
Yükselen 7 güçten biriysek niye “ek vergi” geliyor?
Bu konulardan birbiriyle uyuşan olsa olsa birincisi ile üçüncüsü olabilir.
Ek vergi geliyorsa tabii mutsuz olacağız. İnsanımız vergi üstüne vergi ödeyecekse mutlu olabilir mi?
* * *
Mutluluk izafi sayılabilir.
Mukayeseyi toplumumuzun yaşantısındaki geçmiş yıllara göre yaparsak bugün eskiye göre mutlu olmamız gerekir.
30-40 yıl önceye göre daha iyi giyiniyoruz, daha iyi yiyip içiyoruz, daha iyi yerlerde oturuyoruz, daha iyi eğitim görüyoruz, daha iyi eğleniyoruz.
Bunlar toplum olarak iyiye gittiğimizi gösteriyor.
Ama bu mukayeseyi bazı başka ülkelerin halkıyla yaptığımızda hiç de mutlu olamayacağımız ortaya çıkıyor. Çünkü onlar bizden iyi yaşıyorlar. Dertleri bizden çok az.
* * *
İktidarın görevi halkı mutlu etmektir, değil mi?
Oysa Gullup’un yaptığı 150 bin kişilik mutluluk araştırmasına göre Türkiye 148 ülke arasında 132.
Bu ağlanacak bir durum.
Türkiye halkının en mutsuz 20 ülke arasında olması, tekrar edelim, ağlanacak bir durum.
Ama önce iktidar ağlamalı.

Haberin Devamı

SEÇTİM
Yılın adamı ve olayı

Her yıl birçok müessese ve kişi “yılın adamı” ve “yılın olayı”nı seçiyor.
Ben de seçtim.
Yılın adamı:
İlker Başbuğ.
Terörle mücadele edip, terörist diye hapse atılan Genelkurmay Başkanı olduğu için.
Demokrasilerde bu tenakuza rastlanmaz.
Yılın olayı:
Başbakan Erdoğan’ın çalışma odasına gizlice dinleme cihazı konulabilmesi.
Bir ülkede, Başbakan gizli dinlenirse kimler dinlenmez?

TV’LERDE
Seyirciye hakaret

Televizyonlarımızda en fazla seyredilenler, diziler, tartışma programları ve yarışmalar değil mi?
Zaten bunu bilen TV’ler bu üç konu ile en seyredilen saatlerini dolduruyorlar.
Ama şimdi bir “dökülme” başladı. Birçok dizi yayından kaldırılıyor.
Sebep, seyircinin bu dizileri artık eskisi gibi seyretmemesi, yani “reyting” düşüşü.
TV yöneticileri demek istiyor ki, “boşuna bu diziye niye para vereyim, seyreden azaldı, tabii bu yüzden reklam geliri de düştü. Öyleyse kes gitsin! Yani diziyi yayından kaldır.”
Peki o dizileri izleyen TV seyircisi ne olacak? Onları adam yerine koyan yok mu?
Diziyi başlatırken “ince eleyip sık dokumalı” ki sonra bitmeden kaldırmak zorunda kalınmasın. TV yöneticileri seçici olmalı.
Yoksa seyirci bir kişi bile olsa, alıştığı ve izlediği diziyi sonu gelmeden kaldırmak, o seyirciye veya seyircilere hakarettir. Onları adam yerine koymamaktır.
Buna “etik” çare değilse, “hukuk” araya girmeli.

Haberin Devamı

BELEDİYE
Kulağa küpe

Geçen hafta bugün İstanbul için felaket günüydü.
İşten çıkıp evine 6 saatte hatta 8 saatte ancak varabilenler bile oldu.
Metrobüs durakları miting meydanı gibi doldu, taştı.
O gün belediye için de kulağa küpe olacak bir gündü.
Çünkü bir gün önce belediye açıklama yapmış, “kara hazırlıklıyız, şu kadar araçla, şu kadar tuz ve eritici maddeyle kavşaklarda karı bekliyoruz, korkmayın” demişti.
Ama korktuğumuz başımıza geldi. Mazeret şu veya bu olabilir. İstanbullu bunu dinlemez, daha doğrusu dinlemeye mecbur değildir.
O, belediyeden hizmet bekler ama belediye bu hizmeti de yüzüne gözüne bulaştırdı.
Önümüzde daha kış günleri var, karlı günler var unutmayalım.

Haberin Devamı

GAZETECİ
Ve mesafe

Benim bildiğim, gazeteci, siyasi iktidar sahipleriyle mesafeli olmalıdır.
Çok samimi olunursa, “her şey karşılıklı”dır, “al gülüm ver gülüm” sözü gündeme gelir. Mesela bir politikacıdan gizli gizli haber alayım böylece rakiplerimi atlatayım, denirse o politikacının da o gazeteciden istekleri olur. Mesela samimi olduğu siyasetçi hakkında çıkan bir yolsuzluk haberini manşetten nasıl verir, daha doğrusu verirken eli titremez mi, kendisini müşkül durumda hissetmez mi?
Hisseder.
Öyleyse gazeteci, mesafeli olacaktır, mesafesini koruyacaktır. Koruyacaktır ki objektif olabilsin. Saygın olabilsin. Ama mesela bakıyoruz, eskiden siyasilerin seyahatlerine katılacak gazetecilerin kim olacağı gazetelerin yöneticilerine sorulurken bugün çoğu kez bu seyahate katılacakları siyasilerin kendileri tayin ediyor. Bu da mesafeyi yok edebilir. Başbakan’ın seyahatlerinde çekilen fotoğraflar da bunu gösteriyor.
Bu yanlış terk edilmeli.

MISIR’DA
Müslüman Kardeşler

Mısır cumhurbaşkanı seçimlerinde, pek çok yorumcu “Müslüman Kardeşler”in oyu yüzde 21’i geçmez diyordu.
Ama “Müslüman Kardeşler”in cumhurbaşkanı adayı Mursi kazandı.
“Müslüman Kardeşler” iktidara sahip olamaz, dendi. Ama Mursi adeta diktatörlüğünü ilan etti.
Ve Mursi’nin yani “Müslüman Kardeşler”in anayasası referandumda yüzde 50’den çok oy alarak kazandı. Liberaller, laikler, sol ve Kıptiler kaybetti.
Hani yüzde 21?
Yoksa “Müslüman Kardeşler” kimseyi korkutmamak için mi önceleri böyle sessiz davrandı?
Yoksa bazı yorumcular mı bilmeden attı?
Yüzde 21 diye tutturdu.
Okuyucu kime inansın?