Hangi öğretmen gösterisi?Bir habere göre öğretmenler 11 parça.Yani eğitimbilim işkolunda 11 sendika var. Çoğu çeşitli siyasi partilere yakınlığıyla tanınıyor.Pınar Aktaş ve Bahar Atakan soruyor: Bu durumda sendikalar öğretmenleri mi, yoksa siyasi partileri mi temsil ediyor?Çok yerinde bir soru.Öğretmenlerimize kötü muameleyi kim yaparsa onu biz de eleştiririz.Ama bu soruyu sorarak.* * *MİLLİYET'in 25 Kasım Cuma günü 12. sayfasında bir fotoğraf vardı, gördünüz mü?Bu 4 sütunluk fotoğrafın resimaltı şöyleydi:"Hem yatak odası hem sınıf.Yer Şemdinli... Tarih: 2005 Batı'da görev almak yerine Türkiye'nin en uç noktasını seçen bu idealist öğretmen, tek odalı derme çatma okulda eğitim vermeye çalışıyor. Sınıfı hem yatak odası hem de makam odası olarak kullanan bu öğretmen, ısınma sorununu da sınıfın orta yerine soba kurarak çözmüş."Resmi görmüş kadar oldunuz, değil mi?Yani?Yanisi şu, 11 sendika sorunu başka başka yönlere çekiyor. Oysa ilk sorun, acil sorun, Şemdinli'deki o öğretmeni hatırlama, unutmama sorunudur. O da, "öğretmenin sendikası" olmakla mümkündür, partici olmakla değil.Olli Rehn bunu unutuyor.Bunu da söylemeli ama söylemiyor.* * *OLLI Rehn AB'de hayvan haklarının insan hakları kadar önemli olduğunu da unutuyor.Unutmasa Saygı Öztürk'ün Şemdinli'den verdiği haberden haberdar olur ve ona göre konuşurdu.Haberde ne deniyordu:"Şemdinli'de polislerin beslediği köpek ve güvercinlere yapılan işkenceler, olayları yerinde araştıran TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyelerinin kanını dondurdu. Köpeklerden birinin gözleri erimiş naylonla kör edilirken, diğeri benzin dökülüp yakıldı, güvercinler ise duvara canlı canlı çivilendi.Mehmet Elkatmış, Ahmet Ersin, Ahmet Faruk Ünsal, Ahmet Yılmazkaya, Nezir Nasıroğlu'ndan oluşan komisyon, raporunda bu vahşetin fotoğraflarına da yer verecek."* * *DÖNELİM Olli Rehn'e. Onun öğretmenlerin çoğunun geçim şartlarından, onların nasıl sendikalaştığından haberi yok. Türkiye'deki hayvanların başına gelense onu hiç ilgilendirmiyor. Onlar canlı değil miydi? Onlara yapılanı sahiplerine duyulan kinin canavarlaştığını göstermiyor mu? Yoksa bazıları yapınca "Elinize sağlık" mı denilecek? AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn, "öğretmen gösterilerine polisin müdahalesini" eleştirdi. Dost acı söyler. Nihayet bir yetkili acı da olsa gerçeği ifade etti.Devlet Bakanı Abdüllatif Şener şöyle konuştu: "Mortgage'ı define gibi görenler, define avcısı gibi hareket etmeye hazırlananlar var. Mortgage gelecek, her şey bitecek diye düşünülüyor. Herkes ev sahibi olacak, yok böyle şey." Doğru söze ne denir? Mortgage gerçeği ROJ TV VE Devlet, son günlerde bir yandan Roj TV kapatılsın istiyor. Öte yandan CHP'nin bir milletvekili o TV'ye demeç veriyor.Bunu anlamak mümkün mü?Bunun mümkün olduğunu demeci veren CHP milletvekili Esat Canan özetle şöyle izah ediyor:"Sonuçta Roj TV de bir televizyon. Güneydoğu halkına hitap eden, oranın kültürünü tanıtan, müziğini çalan bir televizyon. Bu televizyona açıklama yapmam ya da yaptığım açıklamanın orada yayımlanması, o televizyonu, açıklamalarını, programlarını tasvip ettiğim anlamına gelmez. Bu ülkede Kürtlerle, Kürt kimliğini inkâr etmeden birlikte yaşayabileceğimiz ortamın sağlanması konusunda hepimize düşen görev ve sorumluluk var."Aşağı yukarı aynı saatlerde ise Emniyet Genel Müdürlüğü'nden yapılan açıklama Roj TV'nin nasıl bir TV olduğunu ortaya koyuyordu:"Roj TV'nin yönetim kurulu üyesi Abdullah Hicap aynı zamanda terör örgütü PKK/KONGRA-GEL'in yürütme kurulu üyesidir.Uluslararası hukuka göre terör örgütlerinin yayın organları vasıtasıyla yaptıkları yayınlar suçtur. Geçmişte İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde PKK'ya ait bazı yayın organları kapatılmıştır. Uluslararası hukuk çerçevesinde Roj TV konusunda ilgili ülkeler, üzerlerine düşen yükümlülüğü yerine getirmelidirler."Evet ilgili hükümetler kendilerine düşen yükümlülükleri yerine getirmeli de, peki CHP ne yapmalı?Esat Canan'ın partiden çıkarılmasında geç bile kalınmadı mı? CHP'ye düşen görev İSTANBUL İstanbul Belediye Meclisi acayip bir karara daha imza attı.Erzurum Palandöken'de 500 yataklı ve 5 yıldızlı bir otel yapımı için karar aldı.Bu kısaca İstanbullunun parasını Erzurum'un yemesi anlamı taşır.İstanbul'un ihtiyaçları sonsuz olmasa Erzurum'a otel yapımına kimse karşı çıkmaz.Belediyeler kâr müesseseleri değildir.Önce o şehirde yaşayanların ihtiyaçları gelir, gelmelidir. Sabah işine otobüste ayakta ve sıkış sıkış giden, akşam işinden ayakta dönen İstanbullu varken. Yani otobüs filosunu genişletmek dururken Erzurum'a otel kararı en azından ciddiyetsizliktir. dheper@milliyet.com.tr 'Ayranı yok içmeye'