Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Elimdeki bilirkişi raporuna bakıyorum ve yazılanlara pek anlam veremiyorum...
"Mısırçarşısı girişinde bulunan Ünlüoğlu büfesindeki patlama" raporu. Resmi adı bu.
Olayı herkes biliyor.
Mısırçarşısı kapısındaki büfedeki patlamada yedi kişi hayatını kaybetti, yüzden fazla kişi yaralandı.
Patlama nedeniyle yakalananlardan Pınar Selek iki buçuk yıl cezaevinde yattı. Patlamayla ilgili birden çok bilirkişi raporu verildi. Verilen raporlardan Adli Tıp raporu patlamada bomba şüphesi üzerinde duruyordu. Mahkeme, en sonunda üç profesörden kurulu bir bilirkişi heyetine başvurdu.
Bu son rapor "tüp patlaması" olarak çıktı.
* * *
OLAY anında delillerin dikkatli toplanmaması, çeşitli ve çelişkili görüşler belirtilmesi olayı karmaşık hale getirmişti.
Ama son rapor da bu güvenilmemiş eski bilgilerin, raporların özetine dayanınca ona nasıl güvenilebilir?
Patlamadan iki yıl sonra bilirkişi olay hakkında nasıl sıhhatli değerlendirme yapabilir?
Bunlar Türkiye'deki sistem bozukluğunun göstergeleri değil mi?
Güvenilmemiş, gerçek olarak kabul edilmemiş bilgi ve raporlara dayanan yeni bir rapor.
Tüm bu karmaşanın sonunda, üç profesörden oluşan son bilirkişi heyeti kendi değerlendirmesini yapıyor:
Ve "olay yerinde bir bomba patlamasının gerçekleşme ihtimalinin olmadığı sonucuna varılmaktadır" diyor.
Yani heyetin gördüğü, bulduğu, incelediği bir şey yok, maddi delil yok. Anlatılanları, dosyada olanları olaydan iki yıl sonra bu üç kişi, adeta özetliyorlar, yorumluyorlar.
Aslında hakimin yapması gerekeni onlar yapıyorlar.
* * *
RAPORDA, patlamanın tüpgaz nedeniyle olduğunu düşündüren unsurlar diye üç sayfaya yakın, yine başkalarına ait görüşlerin özeti var.
Ve sonra "sonuç"a varılıyor.
"Yukarıda açıklanan bilgilerin ışığında 'Mısırçarşısı patlaması' olarak adlandırılan olayda patlamanın bir tüpgaz patlaması olduğu: 36 metrekarelik büfede bulunan 8 adet LPG tüpünün herhangi birinden (kalabalık nedeniyle hortumlara ayak takılması, boş tüplerden birinin süpabının bozulup gaz kaçırması, ocak veya döner ocağının ya da şofbenin düğmelerinden birinin açık kalması vb. nedenlerden) meydana gelen gaz kaçağının bir tetikleyici (buzdolabı motorunun durması, elektrik düğmesine basılması, tost makinesinin çalışması veya sigara yakılması, çakmak çakılması, kibrit yakılması gibi) nedeniyle meydana geldiği kanaatinde olduğumuzu..."
* * *
HÜKÜM satırları ne kadar ihtimallerle donatılmış.
"O olmasa bu olmuştur, o da olmasa patlamaya şu hareket sebep olmuştur" gibi katiyetten uzak sözlerle bir önemli davanın raporu hazırlanmak zorunda kalınıyor.
Eğer; olaydan hemen sonra elimizdeki bu son raporu hazırlayan heyet bilirkişi olarak atansaydı ve güvenilir bulgulara dayanarak kararını verseydi herhalde sözünü ettiğimiz güvensizlik doğmazdı. Tutuklu zanlı da aylar önce serbest kalırdı.
Türkiye'de adaletin gerçekleştirilmesi sürecinin her safhasında gecikme var.
Bu zaaf giderilmedikçe kararların doğruluğundan şüphe bitmeyecektir.