Doğan HEPER
FRANSIZLAR bilim adamlarına, Türkler ordularına güveniyor.
Haydi, güvenecek bilim adamı yok diyelim.
Peki güvenilirlikte niye ordu da, politikacı değil.
Bir toplumda gazeteci de, bilim adamı da, hukuk adamı da, teknik adam da, asker de aynı hamurdan değil mi?
Toplumda biri neyse öbürü de o sayılmaz mı?
Aralarında büyük farklar olabilir mi?
Olamaz.
O meslekte de, öbüründe de güçlüler vardır; zayıflar vardır.
Ama ortalama yoğunlukları aşağı yukarı aynıdır.
Yani biz bize benzeriz.
Ama buna rağmen vatandaşta farklı farklı bir güvenilirlik imajı var.
Ona güveniyor, buna güvenmiyor.
Ve bu güvenilirlik sıralamasında Türkiye'de politikacılar hep geri sıralarda yer alıyor.
* * *
BAKIN Meclis'te tam 150 fezleke, 150 dokunulmazlık dosyası var.
Çeşitli suçlamalar nedeniyle tam 150 tezkere ile milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması isteniyor.
Kanun koyucunun içinde 150 de kanun ihlali konusu varsa, bu, düşündürücü bir durum sayılmaz mı?
Bu durumda güvenilirlikte politikacıyı en ön saflarda görememek de herhalde anormal sayılmaz.
Türk demokrasisinin sağlam ayaklar üzerine oturması, politikacıya güvenin ön sıralara yükselmesiyle mümkündür.
Bunun için de en önemli görev yine politikacılara düşüyor.
* * *
DAHA bir ay önce, 22 Ekim günü bu köşede özetle şu yukarıdaki cümleler yer almıştı.
Bu bir ayın sonunda politikacıya güvenin canlandırılması için tarihi bir fırsat doğdu:
"Dokunulmazlık"larla ilgili Anayasa değişikliği.
Ama politikacı bu fırsatı iyi değerlendiremedi.
Oysa değişikliği gerçekleştireceklerine dair RP dışındaki partiler söz vermişlerdi, ama söz tutulmadı.
Yani güvenilirlik doğmadan öldü.
* * *
PEKİ bu durum, Meclis'i neredeyse yok saymaya varacak şekilde eleştirmeyi, aşağılamayı da haklı kılar mı?
Bize demokrasi, temsili demokrasiye de Meclis gerektiğine göre, eleştirilerimizin vurucu da olsa öldürücü olmaması gerekmez mi?
Doğrudan demokrasiyi yaşasaydık, Atina site devleti kadar küçük bir topluluk olsaydık, oyu kendimiz verir, kararı kendimiz alırdık. Ama mademki irademizi, seçtiğimiz temsilciler vasıtasıyla kullanıyoruz, oradan çıkacak sonuca beğenmesek de katlanacağız. Oyunun kuralı bu. Temsili demokrasi bu...
Ve isteğimize aykırı oyda ısrar edenleri bir dahaki seçimde seçmeyeceğiz. Müeyyide de bu.
Bunun dışında, ikna yolunu gözardı eden, uzlaşma imkanını ortadan kaldıran, gözdağı kokan söylemler, davranışlar ve eleştiriler demokrat olmakla bağdaşmaz.
* * *
ŞİMDİ Meclis'in önünde iki yol var.
Ama bunlardan biri kamuoyunun şu anda tercih ettiği yol değil. Dokunulmazlıklarının kaldırılması istenenlerin dokunulmazlıklarını hemen kaldırmak. Bunun için 330 oy bile gerekmiyor, 276 oy yetiyor. Ama şu anda Türkiye'nin birinci derecedeki tercihi bu değil.
Vatandaş ikinci tur oylamada dokunulmazlıklarla ilgili Anayasa değişikliğini sağlayacak veya hiç olmazsa değişikliği referanduma götürebilecek sayıyı görmek istiyor.
Bunun için Ecevit'in uzlaşma arayışı da gözardı edilmemeli.
Meclis için Aralık'taki toplantı önemli bir fırsat sayılır.
Politikacılar o gün, güvenilirlik sınavını harcamamalı, lehlerine kullanmayı başarmalı.
Yazara EmailD.Heper@milliyet.com.tr