Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



PARTİLERİN büyükşehir belediye başkan adayları belli oldu.
Heyecan verici isimler yok.
Sonu başından belli bir seçimin arifesinde heyecan nasıl olsun.
Bu seçimde partilerin değil ancak adayların patlama yapabileceği hesaplanıyordu, ama öyle adaylar ortaya çıkmadı.
İş partilere verilecek oylara kalınca da AKP bu yarışta "banko" kazanacak parti oldu.
AKP'nin şansını ancak diğer partilerin tek aday üzerindeki ittifakı tehlikeye sokabilirdi. O olmadı. Bu da AKP dışındaki partilerin beceriksizliğini ortaya koymuş oldu. Zıt görüştekilerin koalisyonlar kurduğu bir dünyada bizim partiler uzlaşmayı beceremedi.
***
ANKARA'da solun uzlaşmamış olması Melih Gökçek'i yeniden belediye başkanı yapacak. Büyük bir olasılıkla CHP'nin adayı Yılmaz Ateş ile "yarı sol ittifak"ın adayı Murat Karayalçın mücadele ederken AKP'li Gökçek ipi kolayca göğüsleyecek.
***
İSTANBUL'da da benzer durum var.
Büyük bir ihtimalle AKP parti olarak seçimden galip çıkacak.
Bu galibiyeti önlemenin tek yolu olabilirdi. Diğer partilerin güçlü bir isim üzerinde, örneğin Kemal Derviş üzerinde uzlaşması.
Bu olmadı.
Ve İstanbul için hiç de güçlü sayılamayacak bir isim, Beyoğlu Belediye Başkanı Kadir Topbaş AKP'nin adayı oldu.
Topbaş neden güçlü bir isim değil?
Gidin, özellikle karlı - kışlı günlerden hemen sonra, "Beyoğlu'nun vitrini" İstiklal Caddesi'ne bir bakın, kararı siz verin.
Yıllar geçti Beyoğlu Belediyesi İstiklal Caddesi'ni hala Türkiye'nin "Şanzelize"si yapamadı.
***
SEÇİM arifesinde heyecansızlığın bir nedeni de belediye başkanlığı seçimlerinin iki turlu olmaması.
Oysa seçimin daha demokratik olması, halkın tercihlerini daha doğru yansıtması bu seçimlerin iki dereceli olmasıyla mümkün. Ama bu bir türlü gerçekleştirilemedi.
Bu nedenle de yüzde ellinin altında oy alanlar da belediye başkanı olabildi.
***
1994'te İstanbul Belediye Başkanlığı seçimlerinde genel görüş İlhan Kesici ile Tayyip Erdoğan'ın at başı yarışacakları yolundaydı.
Oysa, Nurettin Sözen'i geride bırakarak sosyal demokratların adayı olan Zülfü Livaneli, Kesici'nin bir kısım oyunu alınca, Erdoğan seçimi az farkla kazandı.
Bu seçimde de muhalefetin uzlaşmamış olması, "Tarih tekerrürden ibarettir" sözünü hatırlatıyor.

KORUMAYA 48 YIL
Banka soyguncusu iki kişiyi vuran banka görevlisinin 48 yıl hapsi isteniyor.
Tek kelimelik tepkimi yazıya dökersem ayıp olur.
Böyle bir mahkumiyet kararı çıkarsa Türkiye'de kimse koruma görevini yerine getirmez.
Alır maaşı oturur. Ben de bravo derim.

Maslak gökdelenler bölgesi oldu. Şimdi de 50 katlı, 200 metre boyunda dev bir gökdelen inşa ediliyor.
Şişli'nin kaçak belediye başkanı Gülay Atığ "Maslak'ta Manhattan yaratıyoruz" diye iftihar ediyordu. Ama bunun için ne planı ne programı vardı. O yüzden de acayip görünüşlü, iç içe bir gökdelenler semti doğdu.
Gökdelenler yapmak belki yararlı, ama o binalara paralel altyapı ihmal edilmezse. Oysa Maslak'ta gökdelenler mevcut değilken de yol aynı yoldu, gökdelenlerden sonra da aynı yol.
Bildiğimiz kadarıyla birçok medeni ülkede yapı izni verilirken inşaat sahipleri altyapıyı çözümlemekle yükümlü kılınıyorlar.
Bizde bu yok. Ama dün gökdelen haberiyle beraber gazetelerde yer alan başka bir haber var.
İTO'nun araştırmasına göre "Türkiye'de her iş rüşvet ve torpille yapılabiliyor"!..

Sabiha Gökçen'in Ermeni asıllı olduğu iddiası çeşitli yönlerden büyük yankı uyandırdı.
Şu sorulabilir: Gökçen'in Ermeni olduğunu iddia edenler bunu neden o hayattayken ortaya atmadılar? En doğru cevabı Gökçen verebilirdi.
Üstelik Hürriyet gazetesi tartışma sürerken Sabiha Gökçen'in soyağacını da yayımlayarak başlattığı olaya noktayı koymuş oldu:
"Sabiha Gökçen Türktür."
Ama şu da bir gerçek. Sabiha Gökçen Ermeni asıllı olsa ne değişir?
Hiç kimsenin, annesini, babasını seçme imkanı yok ki...
Önemli olan onun Türkiye'nin ilk Türk kadın pilotu ve Atatürk'ün manevi kızı olması.
Ortaya çıkan gerçekten sonra ırkçılık yapıp onun olmadığı Ermeniliğini ispatlamaya çalışanlar utanmalı.

Leyla Zana davasında her duruşmaya koşmayı adet haline getiren yabancılar var.
Onlar mahkeme kapısında koro halinde tahliye istiyorlar.
Belki bu gösteriyi yapmasalar tahliye olacak. Ama hakim, göstericilerin etkisi altında kalmış da tahliye kararı vermiş duruma düşmek ister mi? Belki de bu yüzden takdir hakkını sanığın lehinde kullanamıyor.
"Aptal dostun olacağına, akıllı düşmanın olsun" sözü burada da akla geliyor.