Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

SİYASETTE, tat, tuz kalmadı.
Nedeni; siyasetin zirvesindeki takımın nükteden, espriden yoksun olmaları.
Çoğu renksiz, kokusuz. Mahkeme duvarı gibi...
Surat bir karış, hazır cevap değiller, hitabet yok. Düşünce, zeka kıvraklığı yok. Türkçeyi iyi kullanana bile zar zor rastlıyorsunuz.
Bu nedenle de şu "Türkçe Yasası" çıkarsa en çok onlar zorlanacak sanırım.
Öyleyse bunların, sade vatandaştan ne farkı kalıyor?
Nerede Osman Bölükbaşı'lar, nerede Faik Ahmet Barutçu'lar; nerede Samet Ağaoğlu, nerede Adnan Menderes, İsmet İnönü? Daha çok isim sayılabilir, siz devam edin...
O günkü politik tartışmaların seviyesini hatırlayın, bir de bugünküleri. Kıyaslayın.
Meclis müzakerelerinin o gün verdiği tat bugün var mı?
Üstelik şimdi TV de var.
Bir bütçe tartışması Türkiye'nin gündemini günlerce meşgul ederdi.
Bugün milletvekillerini bile meşgul edemiyor.
Meclis boş, liderler müzakerelere katılmıyorlar,kürsüye çıkmıyorlar, konuşup, tartışmıyorlar. Üzerlerine ölü toprağı serpilmiş.
Biz de kalkmış bu takımdan espri, nükte bekliyoruz.
* * *
OYSA nükte, espri politikanın tadı, tuzu, kalite ölçüsü; politikacınınsa kimlik kartı sayılmaz mı?
Tüm dünyada bu böyle.
Bakın birkaç örnek:
Gazeteciler Churchill'e soruyor:
- "Politikaya atılmış bir gencin ne gibi vasıflara sahip olması gerekir?"
- "Yarın, ertesi hafta, gelecek ay, önümüzdeki yıl ne gibi olayların meydana geleceğini önceden görebilme kabiliyetine sahip olmalı.
Ve tabii ondan sonra da niye vuku bulmadıklarını anlatabilme yeteneğine..."
Churchill'in nutukları vecizelerle doluydu:
"Müsamaha tanımayan bir idealizmin aptallığı kadar pahalıya mal olan bir aptallık tasavvur edilemez."
"Mağlubiyete verilecek bir tek cevap vardır, o da zaferdir."
"Daima ileriye bakmak akıllıca bir hareket olur, fakat görebildiğinizden ötelere bakmak zor bir harekettir."
"Söz hürriyetinin bulunduğu yerlerde fazla miktarda aptalca sözler de işitilecektir."
"İnsanın kudreti her sahada büyüdü, kendi kendisi üzerindeki kudreti dışında."
"İtfaiye ile ateş arasında tarafsız kalamam."
"Daha sonra öldürülmektense şimdiden korkmak daha iyidir."
* * *
ABD Başkanı Kennedy nüktenin rolünü en iyi bilen politikacılardan biri sayılıyor.
Kennedy 1961'de Kuruşçev ile görüşürken gözüne Sovyet liderin göğsündeki madalya takılıyor ve ne olduğunu soruyor. Kuruşçev: "Lenin Barış Madalyası" deyince Kennedy lafı yapıştırıyor: "İnşallah devamlı sizde kalır."
Kuruşçev'le görüşmeler bir ara tarım konularına dönüyor.
ABD Dışişleri Bakanı Rusk, Kuruşçev'e ABD'nin geliştirdiği bir mısır türünü abarta abarta anlatıyor, Kuruşçev de ilgiyle dinliyor. "Bu mısır türü sayesinde yılda bir tarladan üç, hatta dört kez mahsul alınacak..."
Kuruşçev, "Hayret uyandıracak bir mısır" diyor. "Ama siz bizim doğal gazdan votka ürettiğimizi biliyor musunuz?"
Kennedy müstehzi, söze karışıyor: "Tıpkı Rusk'ın mısır üretimi gibi..."
Bir tane de bizden, ama çok eskilerden:
Çar I. Nikola, Keçecizade Fuat Paşa'ya takılmak için, Hz. Muhammed'in miracından söz edip soruyor:
"Peygamberiniz gökyüzüne acaba hangi merdivenle çıktı?.."
Paşanın cevabı hazır: "Hangi merdivenle olacak, sizin İsa'nın çıkarken geride bıraktığı merdivenle."
Evet; Mark Twain'in sözünü biraz değiştirerek, şöyle desek yanlış mı olur?
İnsan ırkının elinde gerçekten şaşaalı bir tek silah var; nükte...
Bu silah da en çok politikacılara lazım...