BAYRAM demek trafik kazası demek.
Tatilin ilk günü 36 kişi hayatını kaybetti. Arife günü de 52.
Hiç olmazsa aynı kaybı bayram dönüşü, tatil dönüşü vermesek...
Bunun çaresi ne?
Dikkat.
Neden dikkat?
Çünkü öbür önlemler denendi, ama kazalarda azalma olmadı.
Öbür önlem deyince yıllarca dilimizden düşmeyen; "cezaların ağırlaştırılması" en ön sırada geliyordu.
O da yapıldı.
Cezalar ağırlaştırıldı.
Ama kazalar da ağırlaşarak sürdü, sürüyor.
İşte geçen gün Ankara'dan Çorum'a giden otobüs... Koca ve boş otoyolda uçuruma yuvarlanıyor. 13 ölü. Bu facia şoförün dikkatsizliği yüzündün değil de nedir?
* * *
GEÇENLERDE yayımlanan bir istatistik, karayollarında çok kaza yapan araçların başında otobüslerin geldiğini gösteriyordu.
Her dört otobüsten biri kaza yapıyor.
Otobüsler asgari 30 - 40 yolcu taşıdıkları için o kazalardaki can kayıpları ve yaralanmalar da aynı oranda yüksek oluyor.
Bayram başlangıcı ve bayram sonu gibi özel günlerde otobüs trafiği de arttığı için kaza ihtimali de artıyor.
İşte o günlerde "dikkat" daha çok gerekiyor.
Bir tatil dönüşü Bursa yolunda 150 km'lik hızla bir otobüsü yakalayamadığımızı hatırlıyorum.
Bu hız bir otobüs için felaket habercisi sayılmaz mı?
Benzer bir hızla Afyon - Kütahya yolunda asfalt üzerindeki bir çukura giren lastiğimiz patlamış, arabamız birkaç takla atmış, biz ölümden dönmüştük.
Düşünün; benzer bir çukura o 150 km'yi aşan hızla giden otobüsün girdiğini...
* * *
İÇİŞLERİ Bakanlığı'nın istatistiklerine göre otobüs kazalarına yüzde 44'le en çok uykusuz, yorgun şoförler, yüzde 32 ile aşırı hız ve yüzde 15'le şerit tecavüzü neden oluyor.
Can ve mal kaybının bugünden yarına hemen yarı yarıya azaltılması, şoförlerin yola uykusunu almış, dinlenmiş ve dikkati dağılmamış olarak çıkmasıyla mümkün.
Ama otobüs şoförleri buna uymuyor.
Bunu da yine kendileri itiraf ediyor.
Uluslararası Yolcu Taşımacıları Derneği Başkanı İbrahim Aybar sakıncalı duruma şöyle parmak basıyor:
"Türkiye'de yolcu taşımacılığının üçte ikisi taşeron otobüslerle yapılıyor. Bu 14 bin otobüsün şoförleri, aynı zamanda otobüsün ya sahibi ya da ortağı konumunda. Bu insanlar ayda yaklaşık 3 milyar lirayı bulan otobüs taksitlerini ödeyebilmek için geceli gündüzlü hiç dinlenmeden direksiyon başına oturuyorlar. Firmaya yüksek oranda komisyon ödedikleri için, ancak yollarda aldıkları yolcular kendilerine net para bırakıyor. Bu da 'dur - kalk'larla zaman yitirmelerine neden oluyor. Yiten zamanı yeniden kazanmak, sıra almak ve kalkış saatini yakalamak için de hem zamanla hem de ölümle yarışıyorlar."
* * *
OTOBÜS sahiplerini ve şoförlerini dikkate davet etmek için bir süre önce çok etkili çarelere başvurulmuştu.
Ama sonra unutuldu.
Kaza yapan otobüs firmasını teşhir etmek.
Belli bir kaza oranını aşan firmaları kapatmak gibi.
Bunlara şu da eklenebilirdi; kaza gediklisi olan şoförleri ömür boyu sürücülükten mahrum etmek...
Ama Türkiye'de her şey gibi önlemler de günlük.
Yazara E-Posta: d.heper@milliyet.com.tr