Önemli sayılacak bir özelliğimiz var.
Örneğin;
"trafik kazalarında madem kusur yüzde 96 sürücülerde öyleyse önce onlar ele alınmalı" mı diyorsunuz. Hemen itirazlar başlıyor.
"Ormanı değil ağacı görüyorsunuz. Bu trafik değil, ulaşım sorunudur. Var mı Türkiye'nin bir ulaşım politikası? Sorun demiryollarının, denizyollarının ihmal edilmesidir. Sorun karayollarına önem verilmesidir."
Tamam bunları bilmeyen yok.
Ama ulaşım politikası denen şey bugünden yarına değişemez ki, iki günde saptanıp sonuç alınamaz ki...
Üstelik onu değiştirme yetkisi olanlar değiştirsin.
Bu gerek de sırası gelince vurgulanıyor.
Bu durum, her gün kan gölüne dönüşen karayollarımızla ilgilenmemeyi mi gerektirir?
Trafik kazalarında kusur yüzde 96 oranında sürücülerde ise ve bu nedenle insanlarımız ölüyor, sakat kalıyorsa bunun üzerinde nasıl durmazsınız?
Üstelik sorumsuzluk, eğitimsizlik, denetimsizlik, cezaların etkisizliği, rüşvetteki oran Türkiye'de değişmedikçe ulaşımda trenin ağırlığı artsa kazaların, ölümlerin azalacağını kim taahhüt ediyor?
* * *
İŞTE daha on gün önce Hindistan'da 400 kişi tren kazasında hayatını kaybetti.
Hindistan'da demiryolu ulaşımına önem veriliyor ve bizim karayollarındakinden beter de kazalar oluyor.. Sık sık çok ölümlü tren kazalarına rastlanıyor.
Üstelik trene, vapura ağırlık verilince karayolları trafiğe kapanacak da değil.
Öyleyse karayolları kullanıldıkça ve sürücüler bugünkü gibi sorumsuzca araç kullandıkça o yollardaki kazalar önlenemeyecek.
Bu böyle sürdükçe, trafik canavarından söz edilecek.
O canavar kılığına giren sürücüler haber konusu, yazı konusu olacak.
Ölümlerin azalması için ne yapılabilir, halktan gelen uyarılar haber olarak, yorum olarak kağıda dökülüyor.
Bu ulaşım politikası ihtiyacını görmemek değil, güncel olanı, muhtemele tercih etmek demektir...
* * *
KAZALARIN önlenmesi için; eğitim, denetim, ceza gerekir. Trafik kültürünün oluşması gerekir.
Hangi ulaşım çeşidine ağırlık verirseniz verin, bunlar savsaklanamaz.
Londra - Paris arasını 300 km hızla 3 saatte alan "Eurostar" treni kaza yapmıyor.
Üstelik 20 - 25 dakika, Manş Denizi'nin altında oyulmuş 7.5 metre çapındaki adeta bir borudan geçiyor.
Ama Hindistan'daki yavaş tren sık sık bol ölümlü kazalara neden oluyor.
İkisi de demiryolu, fark, standart farkı, eğitim farkı, denetim farkı. İnsanların sorumluluk duygusu farkı.
Eurostar'a korkmadan bindim, ama Hindistan'a gittiğimde trene binmek gerekse çekinirdim...
Demiryolu ağı tüm yurdu sarsa, deniz ulaşımı örümcek ağı gibi yayılsa, bu demiryolunu da, denizyolunu da çalıştıracak olan karayollarındaki kazalardan yüzde 96 oranında sorumlu insanımızsa, kazalar büyük oranda değişir mi?
Tüm bunlardan demiryolunu, denizyolunu ihmal edelim anlamı çıkmamalı.
Yangın bugün karayolunda, acil görev onu söndürmek.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr