Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

72 milyonluk büyük bir ülke.   Nüfusu genç. “Taşı sıksa suyunu çıkaracak” derler ya, işte öyle.
Bu cümlelere bakınca o 72 milyonun mutlu olması gerekir, değil mi?
Ama nerede o mutluluk?
72 milyon birbirine düşmüş, çekişip duruyor.
Fakirlik diz boyu. Gençliğinden de, toprağının genişliğinden de, stratejik konumundan da istifade edemiyor.
Peki bütün bu olumsuzluğu yaratanlar, 72 milyonu adeta doğduğuna pişman edenler kimler?
Politikacılar...
* * *
Belki de gerekli olanı Abdüllatif Şener’in şu sözleri en iyi şekilde ifade ediyor:
“Türkiye’de yeni siyaset kültürünün oluşturulması hususunda siyasilere büyük görev düşüyor. Aslına bakarsanız, ülkede pek çok sorunun kaynağında geleneksel siyaset kültürünün aşılamaması var. Bunu yenerek Türkiye’yi ileri taşımak gerekiyor. Ülkede siyasi aktörlerin değil, siyaset kültürünün ne olacağı önemli.”
Keşke Şener’in farkına vardığı ihtiyacın diğer politikacılar da farkına varsa.
İşte o gün Türkiye düze çıkar, değil mi?..
* * *
Yeni bir siyasi kültürü oluşturamayanların başında AKP ve onun siyasileri geliyor.
Onlar yüzde 47 almış ve onlar 5 yıl gibi kısa bir süre iktidarda, ama yine onlar eski... Daha doğrusu onlar, eski siyaset kültürünün takipçisi...
The Economist ne diyor:
“Erdoğan medyadan rahatsız.”
Neden?
Neden olacak laiklikten.
Bunu gazete şu cümleyle belirtiyor:
“Türkiye’de hükümet, medyadaki laik muhaliflerine karşı saldırıya geçti.”
Bu saldırı eski siyasi kültürün, eski siyasi anlayışın bir tezahürü değil mi?
Burada “uzlaşma” var mı?
Oysa yeni siyaset kültürü uzlaşma bilinci üzerine kurulmalı.
Hele sözü edilen laiklikse, o da Anayasa’nın değiştirilemez bir maddesinde ifadesini bulmuşsa...
Yüzde 47 almış bir parti, tek başına iktidar olmuş bir AKP saldırıya geçer mi?
İşte onun için “Abdüllatif Şener haklı” diyoruz.
Bizde yeni bir siyasi kültür oluşturulması gerek.

Haberin Devamı

YA 18 ÇOCUK TAVSİYE ETSEYDİ!..
Türkiye’de anket yapılmış, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üç çocuk tavsiyesine karşın halkın yüzde 59.5’i bir veya iki çocuk yapılmasından yana çıkmış.
Bu anket Başbakan’ı üzmesin. Çünkü 18’inci çocuğuna hamile olan, verimli kadınlar da var. ABD’deki Bayan Duggar bunlardan biri.
Siz hâlâ Erdoğan’ın üç çocuk tavsiyesine karşı çıkın bakalım.

Haberin Devamı


Zabıta müdürünün işi ne?
Yollar servis araçlarının işgali altında. Tek yönlü yolları ters yönde kullananlar çoğunlukta. Konut bölgeleri eğlence mekânlarıyla dolu. Evlerin önü gece kulüplerinin ve lokantaların kâhyalarınca işgal ediliyor, kaldırımlardan geçilmiyor. Nedense bilinmez (!) trafiğe bir türlü açılamayan caddeler var. Bunlarla meşgul olmayan bir de zabıta müdürü mevcut. Kanunsuzluklara göz yummak niye?
Sahi burası neresi? Beşiktaş mı?


Ekonomi çok başlı
AKP’de ekonomi Allah aşkına kaç başlı, bilen var mı?
Kemal Unakıtan var. Adeta kabadayılıkta Başbakan’ı aratmıyor. Zafer Çağlayan var, konuşuyor da konuşuyor, sonra Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren var, genç sayılabilecek Bakan Mehmet Şimşek var. Daha çok var ama onları artık siz sayın. Az daha unutuyordum, bir de Merkez Bankası Başkanı var. Yerleşmiş bir tabirle, “Ağzı olan konuşuyor da konuşuyor” ama çoğu boş konuşuyor, çünkü Cumhuriyet gazetesinde de şu manşete rastlıyoruz:
“Türkiye’de 53 milyon yoksul var - 11 milyon kişi aç yaşıyor”, konuşmak başka, iş becermek başka değil mi?
Hele o iş “ekonomik” olursa.

Haberin Devamı



LONDRA’DA 
Kraliçe’nin yemeği

Evren’i İngiliz Kraliçesi davet etmişti. O geziye gazeteci olarak ben de katıldım.
Fraklarımızla film artisti gibiydik!.. Smokin değil frak...
Bir akşam Kraliçe Elizabeth, Evren şerefine yemek verdi.
Kraliçe ile Evren düz, uzun bir masanın orta kısmında yan yana oturuyorlardı. Bizim yuvarlak masamız onlara birkaç metre mesafedeydi.
Kraliçe ve Evren’in yanındaki koltuklarda Kraliçe’nin ailesinin mensupları yer alıyordu. Biz de onları dikkatle süzüyorduk. Bir de baktım, Kraliçe ailesinden bir genç lady aniden adeta havaya fırlamaz mı?
Önünden geçerken Lady Diana onun kalçasına bir çimdik atıvermişti. O sıkı protokol ve ciddilik içinde İngiltere’de sululuk da olabileceğini o gece anladım.



BOŞUNA
Kontenjan artacak

Üniversiteler yüzde 25 fazla öğrenci alacak.
Bunu YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan açıkladı.
Bize göre, marifet üniversite bitiren gençlere iş bulmaktan geçiyor. Yoksa üniversite kapısında gösteri yapmasınlar diye her geleni içeri almakta değil.
Hoca yok, iş yok; kontenjanı yüzde 25 değil de yüzde 50 artırsan ne işe yarar, sorarım. Bu tedavi değil, pansuman sayılır. Antibiyotik yerine aspirinle göz boyamak.
Memlekette hangi işkollarında, 4 yıl sonra ne kadar üniversite mezunu eleman açığı olacak? YÖK bunları biliyor mu?


CİNAYET
Kokoreç, lahmacun

Lahmacun mu, kokoreç mi?
Bir cinayet işlendi, bazı gazeteler sebep olarak birinciyi, bazıları ikinciyi gösterdi.
“Kokuyor, yemeyin” diyen yolcuyu üç arkadaş bıçaklayıp öldürmüştü. İnsan hayatının ne kadar ucuzladığını göstermesi bakımından çok ilginç bir olay.
Ama bana başka şeyler hatırlattı. Önce olay İstanbul’da yani burnumuzun dibinde. Peki nasıl olur da büyük gazetelerimizin bazısı “Lahmacun cinayeti” der, bazısı “Kokoreç cinayeti”.
Bu muhabirlerin gevşekliğindense, onlara gereken ihtar gerektiği şekilde, herhalde yapılmıştır.
Gelelim bu olayın hatırlattığı başka bir şeye.
Ben kokoreci çok severim.
“AB’ye gireceğiz, kokoreç yasaklanacak” denildiğinde çok üzülmüştüm. Ben kokoreci çok severim dedim ama arabada filan yemem. Cumartesileri Nevizade’de toplanıyoruz. İşte kokoreç de o zaman sofraya gelebiliyor. Hem de Balıkpazarı’ndan, küçük küçük kıyma gibi doğranmışlardan değil. Peki nereden? İşkembe çorbacısından, tekerlek halinde kesilmişlerden. Onu yemeye doyum olmaz. Siz tadına baktınız mı bilmem ama tavsiye ederim.
Lahmacuna gelince.
Onun da hayatımızda şöyle yeri oldu.
Rahmetli Abdi İpekçi yazı işlerinde lahmacun yemeyi yasaklamıştı. Çünkü kokuyor ve etraftakileri rahatsız ediyordu, bu koku kolay kolay da yok olmuyordu.