Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Demirel'in benzetmesi yanlış değil.
Türkiye üç yanardağ arasında sıkışmış durumda.
Balkanlar, Ortadoğu, Kafkasya.
Üçünden de devamlı lav fışkırıyor...
Söndürmek için büyük gayret de tabii ki Türkiye'ye düşüyor.
Balkanlar'da, Bosna - Hersek'te, Kosova'da Türkiye barış için didindi durdu. Yalnız Cumhurbaşkanı Demirel kaç kez gitti geldi.
Ortadoğu barışı için de Türkiye başrol oynamaya devam ediyor.
En son atak İsrail Başbakanı Barak'ın Ankara'ya gelişiyle oldu.
Kafkaslar'da da Türkiye büyük gayret içinde.
Ama o kadar zıtlıklar, menfaat çatışmaları içindeki bu bölgelerde girişimlerden hemen sağlıklı sonuçlar almak da zor.
Buna rağmen Türkiye Cumhurbaşkanı'yla, Başbakanı'yla, Dışişleri Bakanı'yla devamlı teşebbüs halinde.
* * *
BU hareketlilik sırasında doğalgaz boru hatları konusu Türkiye'nin önüne en önemli sorun olarak çıktı.
Türkiye'nin doğalgaza ihtiyacı var. Doğalgazın stratejik önemi var.
Bugün iki kaynak tartışılıyor.
1- Rusya'dan doğalgaz getirecek olan "Mavi Akım".
"Mavi Akım" anlaşması 1997'de imzalandı. Bu hat Rusya'dan, Karadeniz'in altından, Türkiye'de Samsun'a varacak.
2- Türkmenistan doğalgazını getirecek olan "Hazar geçişli Türkmen doğalgaz hattı."
* Bu hat Türkiye'nin Orta Asya perspektifi bakımından çok önemli.
* Türkiye'nin enerji hatlarının geçiş noktası olarak kazanacağı stratejik önem açısından gerekli.
* Orta Asya cumhuriyetlerinin Rusyasız kendi ayakları üzerinde durabileceklerini göstermesi bakımından lazım.
* Rusya'nın Orta Asya'daki hegemonyasına son vermek için gerçekleşmeli.
Amerika ve Türkmenistan Rus doğalgazının aleyhinde baskı yapıyor.
Rusya da Ecevit'in Moskova gezisinde görüldüğü gibi karşı atakta.
Bu konuda Rusya çeşitli şantaj unsurları bulduğu gibi, birkaç gün sonra imzalanması beklenen Bakü - Ceyhan petrol boru hattı anlaşmasını engelleme gayretlerini Bakü'ye kadar uzanarak sürdürmekle de Ankara'yı köşeye sıkıştırmak istiyor.
Açıkça görünen o ki Rusya bölgedeki hakimiyetini sürdürmek için elinden geleni yapıyor.
ABD ise, Rusya'nın Orta Asya ve Kafkasya'da Sovyetler dönemindeki duruma benzer bir konuma dönmesini önlemeye çalışıyor.
Sorun bir dünya dengesi hesabı halini almış gibi görünüyor. Siyaset ön plana çıkıyor.
Türkiye bu hesapta Orta Asya ve Kafkasya'yı Rusya'nın hakimiyet alanından kurtaracak girişimlerin içinde olmalı.
* * *
ANKARA hem Rusya ile iyi ilişkilerini, özellikle ticari ilişkilerini sürdürecek, hem de bölgenin en güçlü ülkelerinden biri olarak Orta Asya ve Kafkasya ile çok yakın temasta olacak. Bu ilişki Rusya'nın o bölgelerdeki baskısını azaltacak. Kolay değil, ama gerekli.
Her şeyden önce Türkiye, Kafkasya'da Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki ihtilafın çözümünde rol oynayabilirse, Kafkasya'nın Rus hakimiyet bölgesi olmaktan çıkışı hızlanabilecek. Türkiye'nin kapılarını açtığı bir Ermenistan'ın, Türkiye ile "bir millet iki devlet" denilecek kadar yakın olduğu ifade edilen Azerbaycan'ın ve Şevardnadze'nin ağzıyla Türkiye'ye bağlı olmayı övünç sayan Gürcistan'ın oluşturacağı bölgenin, dengeleri nasıl değiştireceği meydanda değil mi?
Orta Asya ve Kafkasya'da Moskova'nın etkisi azalırken Ankara'nınki artabilir. Türkiye bu bölgenin güvencesi olabilir.
Bunu başarmak Rusya'yla köprüleri atmak da değildir.


Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr