Kendi kendini kıskaca aldı desek daha doğru olur.Önce Lübnan'a asker yollayıp yollamama tartışması çıktı. Türkiye ikiye bölündü. Lübnan'a, yani dışarıya asker gönderme gibi bir olay iç politika malzemesi yapıldı.Sonra bir haftada verilen şehitler PKK'ya gereği kadar sert cevap verilmediği gerçeğini gündeme getirdi.Ve Başbakan'ın "Askerlik yan gelip yatma yeri değildir" sözü Türkiye'yi bir daha ikiye böldü.Bunun üstüne Barzani'nin davranış ve sözleri tuz biber ekti. "Artık Kuzey Irak'ta Irak bayrağı değil, Kürt bayrağı kullanılacaktır. Bizi kızdırırsanız yarın bağımsızlığımızı ilan ederiz."Barzani'nin bu sözleri Ankara'nın, daha doğrusu AKP'nin kırmızı çizgilerinden birinin bağımsız bir Kürt devleti olduğunu hatırlattı. Ve reddedilen 1 Mart tezkeresini akıllara getirdi.Tüm göstergeler, bağımsız bir Kürt devletinin gerçekleşmesi yolunda artık atılacak bir tek adımın bile kalmadığı, işin bir söze baktığını gösterir noktaya gelmişti.* * *"TÜRKİYE kıskaçta" derken özetle bunları düşünmüştüm. Gaileler artarken, yurt içinde birlik ve beraberlikten de eser kalmamıştı.Baksanıza Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyon raporu da Türkiye aleyhine hükümler taşıyordu. Hele "Türkiye Ermeni ve Pontus soykırımlarını kabul etmeden AB'ye giremez" maddeleri Türkler tarafından kabul edilir gibi değildi. Eğer bu maddeler eylül sonundaki genel kurulda da müspet karşılanırsa şimdiden Türkiye'ye AB kapısı kapandı demektir.* * *ŞUNUN üzerinde tekrar tekrar duralım.Türkiye'nin vazgeçemeyeceği iki prensip: Laiklik ve bölünmezliktir.Bugün bu iki ilkeyi aşındırıp sonunda yok etmek isteyenler var. "Bunlar hep vardı" denilebilir ama son zamanlarda çok güçlendikleri ve adeta pervasız bir hal alabildikleri söylenebilir.Bu bakımdan yeni Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın devir teslim töreninde konuşmasındaki saptaması dikkat çekici oldu: "Türkiye, cumhuriyetin kurulduğundan bu yana en büyük tehlike sürecindedir."* * *ÜLKEDE şu veya bu sebeple bu tehlikeleri görmeyenler var.İktidar ateşiyle yanıp tutuşanlar Türkiye'yi de yakmak üzere olduklarını bilmeli.Oysa, bugünlerde birlik beraberlik gerekmiyor mu? Akıllar bugün başa gelmezse yarın çok geç olacak. TÜRKİYE kıskaçta. İşte bu yazı yazılana kadar Lübnan'a asker yollama kararı alan ülkeler: İtalya, Fransa, İspanya, Almanya, Polonya, Belçika, Danimarka, Hollanda, Norveç, Finlandiya, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Katar, Litvanya, Yunanistan, Portekiz ve Türkiye...Yorumu siz yapın... ASKER YOLLAYANLAR "Üniversiteler liseden farksız" yazımıza çok yanıt geldi. İşte onlardan birinin özeti. "Doğru söze ne denir?" diyelim ve okuyalım:"Öğretim üyelerini bu kadar süründüren iktidar varken, üniversitelerin bu haline de şükredin. Bir öğretim üyesi olarak 1.200 YTL maaş alıyorum. Bu kadar parayı elimize tutuşturup 'alın, öğretim üyesi saygınlığında, öğretim üyesine yakışan bir tarzda yaşayın' demek haksızlıktan başka nedir? Bu maaşa bu kadar MERYEMANA Orman yangınını ben ilk defa gördüm.Bodrum'da.Bazı evler yanmadıysa şanslarındandı.Biz bulunduğumuz yeri terke hazır bekliyorduk. Ne olur ne olmaz, diye...Gece alevler etraflarını gündüz gibi aydınlatmıştı. Yanan tepelerle aramızda bir asfalt yol vardı. Alevler işte o yola inmeyince biz de kurtulduk. Kurtulduk dediysem, bulunduğumuz yeri terkten vazgeçtik.Sabah olunca baktık ki o makilik tepeler simsiyah ve tepedeki evleri Allah korumuş. Adeta siyahlıkla evler arasında ince bir çizgi kalmış.Sonra İstanbul'a karayolundan gelirken Selçuk'tan Meryemana'ya saptık. Yol 6 kilometre sonra sizi Meryemana Evi'nin yanındaki park alanına getiriyor.Hava güzel, etrafta turist kaynıyor. Yol boyunca iki gün önceki orman yangınından geriye kalanları görüp de gözünüzün yaşarmaması mümkün değil. O canım yeşil ağaçlar kül rengini almış. Kim bilir o tepeler kaç yıl sonra eski haline döner. Ben göremem.Meryemana'da bir papaz grubu bizim anlamadığımız bir tören yapıyor. Belki de duaları etrafta yanmayan ağaç kalmadığı halde Meryemana Evi'nin sapasağlam ayakta kalması nedeniyledir.Bizim Bodrum da yanar mı yanmaz mı diyerek heyecan içinde seyrettiğimiz evler gibi. Orman yangınları YOLLAR Arabalıvapurdan çıktık. Çıkış girişten beter. Çünkü Eskihisar Meydanı ve o meydana gelen yollar kazılıyor. Oraya ya yeni bir şekil veriliyor ya da tamir var. Ne olursa olsun araçlar hem kuyrukta, hem de altlarını vura vura bihal oluyorlar.Geçen gün bir aile yok oldu.Niye?Karayollarının açtığı çukur yüzünden. Çukur açılır ama çabuk kapatılır. Değil mi? Evet ama bizde çukurlar günlerce hatta aylarca tehlike saçar.Eskihisar'daki meydan yapımı gibi.Ben de bu çukurların kurbanlarından biriyim. Ve onun için işaret konulmamış mıcır yığını ve kısa sürede bitirilmemiş yol yapımı görünce sinirim bozuluyor.Birkaç yıl önce Afyon-Kütahya yönünde giderken asfaltta Karayolları'nın unuttuğu bir çukur benim sağ kolumun hâlâ kırık kalmasına yol açtı.Oysa, 3x8 diye bir şey var. Karayolları böyle aile yutan çukurların kapatılmasını Eskihisar Meydanı gibi yapımları çabuk bitirebilir. Ama kime söylüyorsunuz?.. dheper@milliyet.com.tr Ve ölümcül çukurlar