Çok kritik bir dönemden geçiyoruz.
Türkiye hayati üç konunun kesişme noktasında bulunuyor.
Avrupa Birliği'ne aday ülke olabilir de, olmayabilir de.
Kıbrıs sorunu çözümlenebilir de, çözümlenmeyebilir de.
PKK sorunu bitebilir de, bitmeyebilir de.
Her üç konuda da müspet sonuca varılırsa, Türkiye tarihi bir dönemeci daha almış olacak.
Şu anda olumluluk, olumsuzluktan daha güçlü görünüyor.
* * *
EKİMDE Stockholm'de yapılacak AB toplantısı için iyi işaretler geliyor.
Türkiye'nin bu toplantıda tam adaylığa kabul edilmesi bekleniyor.
Bu konuda Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu geçen gün bir dergide çıkan yazısında:
"Atina artık Türkiye'nin AB'ye adaylığını destekleyen bir politika izliyor" diyordu.
Papandreu;
"Tabii Ankara'nın yapması gereken bazı şeyler, atması gereken adımlar var" cümlesini de ihmal etmiyordu.
Önceki gün de Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Türkiye'nin adaylığı için çok olumlu konuşuyordu.
Hans Joachim Vergau:
"Aralık ayındaki Stockholm toplantısında Türkiye'nin aday ülke olmasının önünde hiçbir engel yok" diyerek adeta sonucu açıklıyor gibiydi.
Büyükelçi
"Bunun için 13 Eylül'de Brüksel'de yapılacak AB Konseyi toplantısında, Türkiye'nin 'reformlara devam' sözünün yeteceğini" de belirtiyordu.
Hans Joachim Vergau;
"Stockholm'de aday ülke olarak ilan edilmezsek AB'nin kapısını bir daha çalmayız, şeklindeki sözlerinse ilişkileri zedelediğini" vurguluyordu.
Bu gelişmeler, AB konusunda, İsveç parazitine rağmen işlerin iyi gittiğini gösteriyor.
Öyleyse Ankara'nın bu lehte gidişe samimi olarak alacağı bazı kararlar ve açıklamalarla ivme vermesi mümkün gibi görünüyor.
* * *
KIBRIS için herne kadar BM Genel Sekreteri Kofi Annan atakta gibi görünüyorsa da konunun aslında ABD tarafından çok kararlı bir şekilde ele alındığı anlaşılıyor.
Washington bir türlü uzlaşamadığı Denktaş'tan çok, bu konuda Ankara ile yakınlaşma arıyor.
ABD'nin yeni Kıbrıs Özel Koordinatörü Thomas Weston'un şu cümlesi de bu bakımdan ilginç:
"Türkiye - ABD ilişkileri Kıbrıs'a kilitlenip kalmasın."ABD'nin varlığı iddia edilen planının en can alıcı noktası iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyonu öngörmesi.
Belki federasyon değil de, iki bölgeli, iki toplumlu, eşit yetkilere sahip iki devletli bir konfederasyon, Ankara'yı da, Denktaş'ı da ikna edebilir.
ABD'nin planı ne olursa olsun, bilinen bir şey var; çözümsüzlüğün çözüm olmaktan yavaş yavaş çıktığı.
Türkiye lehine yumuşayan dış dünya ile, eğer varsa ABD'nin yeni planı rötuşlanarak neden uzlaşma sağlanmasın?
* * *
"PKK Türkiye'den çekiliyor" açıklamasından sonra bölgede yalnızca önemli sayılabilecek iki çatışma oldu.
Bu durum Güneydoğu'daki değişimi gösteriyor.
Esas beklenense silahların bırakılması ve normal hayata dönülmesi.
Bunun için de Ankara hüsnüniyetini gösterdi.
Şimdi PKK çekilme yerine silahları bırakıp normale dönmeyi denerse bu sorun da biter.
Yazara E-Posta: dheper@milliyet.com.tr