Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DÜNYA değişiyor.
Sovyetler dağıldı. Elli yıllık soğuk savaş sona erdi. İki kutuplu dünya bitti.
Bu nedenle, mesela Francis Fukuyama "tarihin sonuna" ulaşıldığını ilan etti.
Samuel Huntington ise bundan böyle "uygarlıklar çarpışmasını" gündeme getirdi.
Oysa Batı'nın liberal demokrasisi ile komünizmin 50 yıllık savaşının sonunda ekonomi, coğrafi sınır tanımaz hale geldi. Globalleşti. Yatırım, endüstri, para sınırlanır olmaktan çıktılar. Artık, enformasyon akışının da etkisiyle çekici fırsat neredeyse onlar da orada...
Kenichi Ohmae'nin gözlemi doğruysa, bu gelişme ulus devletlerin sonuna işaret ediyor.
Çatışma bitti, uzlaşma başladı...
Ve Ohmae'ye göre soğuk savaşın bitmesine rağmen çatışmaları tahrik ve teşvik eden neden uygarlık farklılıkları da değil, eski kafalı liderlerdir.
* * *
ESKİ kafalılık yaşla ilgili, nüfus kağıdıyla bağlantılı değildir.
Uluslararası çatışmalarda baş rolü oynayan eski kafalılık mesela bugün Türkiye içinde de çatışmaların sürmesinin başlıca nedenlerinden biri sayılmaz mı?
Bakın 65 milyonluk koca Türkiye Cumhuriyeti demode kafalı bazı yöneticiler yüzünden ne hale geldi.
Bu halin ne hal olduğunu Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller günler önce, 2 Eylül 1996 günü "Devlet çökmüştür" diye tarif etti...
Ankara Organize Sanayi Bölgesi'ndeki toplantıda dört ay önce söylenen bu söz bir itiraf mıydı?
* * *
SUSURLUK olayı Türkiye'nin tanımadığımız, bilmediğimiz bir tarafını ortaya çıkarttı.
Bazı olaylar var, bu olayların dehşetini Başbakan Erbakan bile kabul ediyor.
Ama olaylar 14 senelik bir geçmişe sahip olduğu halde ne başbakanların, ne de bakanların bu dehşetengiz olaylardan haberi var.
Olaylar bir kaza ile tesadüfen su yüzüne doğru uç veriyor. Ve devletin MİT gibi, JİTEM gibi, Özel Harekat gibi, Emniyet gibi birimlerinin işbirliği halinde değil adeta rekabet halinde olduğu da bu vesile ile anlaşılıyor.
Ve bu yasal birimlerden eleman ithal eden çeşitli çeteler de aleniyete dökülüyor.
Peki 14 yıldır gelmiş geçmiş Cumhurbaşkanları, başbakanlar, İçişleri bakanları, hükümetler uyuyorlar mıydı?
Ve de özellikle son günlerdeki çete savaşları yaşanırken, yargısız infazlar yapılırken, insanlar şüpheli şekilde kaybolurken, koltuklarında uyuyanların yaşları ne olursa olsun gençliklerinden söz edilebilir mi?
İşte Türkiye'nin acısını çektiği eski kafalılık bu olaylarda varlığını ispatlıyor.
Dünyada sınırlar kalkarken, ulus devletlerin bile fiilen sona erdiği iddiaları yaşanırken, Türkiye'de şeffalığa, doğruluğa, dürüstlüğe, özgür düşünceye dikenli teller çekmek, sınırlamak, çeteleri, kara paracıları, uyuşturucu tacirlerini devlete hakim kılmak genç, aydınlık kafaların işi olur mu?
Türkiye'de yapı değişmeli.
Tabii önce, gücünü uzlaşmadan değil, çatışmadan alan, eski kafalı yöneticiler...