Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye bir dönüm noktasında... Buna “değişim dönüşüm” de deniyor.
Ama bunu iki taraf farklı anlıyor, ifade ediyor.
Bir tarafa göre, yani AKP, Başbakan Tayyip Erdoğan ve yandaşlara göre askeri vesayet kalkıyor. Türkiye demokratikleşiyor.
Karşı tarafa göre ise Türkiye demokratikleşmiyor, “asker vesayeti” yerine sivil diktaya doğru gidiyor.
Peki iktidarda AKP olmasa, yani taraflardan biri Erdoğan olmasa bu “dönüşüm” gerçekleşir mi?
Evet.
Çünkü o zaman AKP’nin “art niyet”i, daha doğrusu, “takiye” yaptığı iddiaları ortadan kalkar ve görüşlerde uzlaşma sağlanır.
* * *
Yalnız, askeri vesayet varsa bunun sona erdirilmesi tek başına demokrasi için yeter mi?
Yetmez.
Erdoğan, “yeter” gibi konuşuyorsa halkı bu konuları anlamaz zannetmesindendir. Yani birçok konuda olduğu gibi bu konuda da AKP genel başkanı yanılıyor veya yanıltıyor, demektir. “Artık biz fişliyoruz” demek demokrasi işareti midir?
Biz biliyoruz ki demokrasi için, söz hürriyeti, dernek kurma hürriyeti, memurların sendika hürriyeti, toprak edinme hürriyeti, seçimlerde eşitlik, yani yüzde 10 barajının aşağı çekilmesi, dokunulmazlıkların kürsüyle sınırlandırılması, halkın gelirinin ve eğitiminin artırılması ve en önemlisi, partiler ve seçim kanunlarında demokratik değişiklikler gerekir.
Yoksa, ne yapılırsa yapılsın yurtta demokrasi yok, demokrasi aldatmacası var demektir. Bugün Türkiye’de olduğu gibi.
* * *
Bakın Başbakan Tayyip Erdoğan yandaş medyayı yeterli bulmuyor ki, doğruyu yazan köşe yazarı gazetecilerin susturulmasını istiyor.
Gazete patronlarını tehdit ediyor ve işine gelmeyenleri yazan köşe yazarlarının işine son vermelerini talep ediyor. Aynı Erdoğan medya için söylediklerini salı günü tevil etmek istedi ama olmadı.
Aynı AKP Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan yargıya da veryansın ediyor.
Onların seçimlerinin Meclis’te yapılmasını istiyor. Yani, o seçsin, tayin etsin istiyor.
Sonra aynı Başbakan ana muhalefeti de tehdit ediyor.
“Tunceli sürgünleri vesikasını açıklarım ha!” diyor.
Demokrasi bu mu? Demokrasiye gidiş bu mu?
Askeri vesayet kalksın peki ama onun yerini AKP vesayeti mi alsın?
Hür medya yok, hür yargı yok, hür YÖK yok, hür RTÜK yok, uzlaşma kültürü yok. Bunun adı demokrasi.
Olur mu?
* * *
Bugün, önce şunu da söyleyebiliriz, parti içi demokrasi yok ki, ülkede demokrasi olsun.
Milletvekili adaylarını parti lideri seçmiyor mu?
Erdoğan’ın veya bazı liderlerin ağzından çıkan her şey o partide “Allah kelamı” gibi kabul edilmiyor mu?
Yani parti içi dikta inkâr edilebilir mi?
Sonra da bu ekseriyet, yani AKP ekseriyeti yargı erki üzerinde de hâkim olacakmış.
Erdoğan partileri kapatma yetkisinin de Meclis’te olmasını istiyor. Yani bu yetki de Meclis’teki ekseriyet partisinde, dolayısıyla Tayyip Erdoğan’da olacak.
Nerde kaldı kuvvetler ayrılığı?
Nerde kaldı demokrasi?..
Bunun adı, sivil dikta değil de nedir?..

Haberin Devamı

AYDIN KORKUSU
Birçok aydında ve vatandaşta şu korku var zannederim.
Askeri vesayet kalkıyor diyenler onun yerini alacak olan gerçek demokrasinin şeklini anlatmalı.
Yani, “Bugünkü Türkiye’de, ılımlı İslama gidiş yok. Laiklikle bir derdimiz olamaz.” İktidar partisi ve yandaşları bunu açık seçik ve samimi olarak söyleyebiliyor mu?
Söylemeli.
AKP bunu ilan etmeli.
İlan etmeli ki herkes birlik ve beraberlik içinde olsun. AKP’ye inansın.
Oysa AKP ve lideri bunu ilan etmiyor, hatta AKP’lilerin çoğu davranışlarıyla buna karşı görünüyor.
Öyleyse korku haklı...

Haberin Devamı

YILIN OLAYI, YILIN ADAMI
Çok yazıldı ama bir de bu köşede bulunmalı.
Tarihe, bugünlerin yüz kızartıcı “vesikası” olarak kalmalı.
Nedir o?
Bile bile yapılan bir adli skandal, Aylin Duruoğlu’nun 10 ay hapiste tutulması. Ve mahkemeye çıktığı ilk gün Duruoğlu serbest kalıyor. Öyleyse “10 ay hapiste niye tutuldu?” diyeceksiniz. Biz de yapılanı bu nedenle yüz kızartıcı buluyoruz ya. Onun için, “Yılın olayı” budur, “Yılın adamı” budur diyorum ya...
Haa şunu unutacaktım. Deniz Feneri davasını.
O dava bir türlü yol alamıyor da... Yoksa sahiden unutuldu mu?

Haberin Devamı

ANAYASA
Kurucu meclis

AKP “Açılım”ı unuttu.
AKP şimdi “yeni bir anayasa” diye ısrar ediyor.
Doğru, yeni bir anayasa lazım. Ama bu anayasayı yapma sorumluluğu AKP ekseriyetine teslim edilebilir mi?
Hayır.
Yalnız AKP’ye değil.
Hiçbir partinin ekseriyetine teslim edilemez.
Anayasaları “kurucu meclisler”, özel meclisler yapar, yaptıkları da objektif olur ve günün ihtiyaçlarına bu anayasa cevap verir.
Ve bu ana kanuna kurucu iradeye aykırı maddeler de konmaz.
Tayyip Erdoğan ve arkadaşları, yani yalnız başına AKP çoğunluğu anayasa yapamaz.
Yaparlarsa bu anayasa daha ilk günden tartışılacak demektir.
Referandum da bunu kurtarmaz. Çünkü referandum da oy anayasa için verilmeyecek, AKP kalsın mı, gitsin mi diye verilecektir.

TV’LERDE
Konuşan çok

Türkiye batarsa, batıracak olan, bir öyle bir böyle konuşan bazı aydınlardır. Partilerin yandaşlarıdır. Dobra dobra konuşmayanlardır.
Mesela geçen gün TV de bir konuşmacı söz arasında orduya laf attı. Oysa darbe hükümeti başkalarını da, sivil dönemin başbakanlarını da o kişi ağırlıyordu.
Evren de kitabında zaten bunları yazmadı mı?
Başka bir TV programında Yazgülü Aldoğan’ın karşısında oturan TV müdavimi “şakacı” yazarı Aldoğan susturuverdi.
Yazgülü’nü tebrik ederim, karşıt görüşleri de ekrana getirdiği için.
Sonra Ümit Zileli’nin karşısında yer alan ve ukalalığın bilgi gerektirdiğini bilmeyen iki gencin yanlışlarını bu kez Zileli ortaya koydu. Onu da kutlarım.
Hele hele bir TV programında bir tartışma vardı ki, prensibime aykırı da olsa oradaki isimleri vereceğim: Sedat Laçiner ve Mümtazer Türköne.
Bir programa değil, bu kişilerin kısa sürelerde birkaç programa katıldıklarını da söyleyebilirim. Özellikle Mümtazer Türköne.
Laçiner’e, tartışma konusunu önceden çalışıp gelmesini, tavsiye ederim. Bir öyle bir böyle konuşmamalı.
Mümtazer Türköne’nin ismini verdim ama onun sözleri “Yeni bir ordu kuralım” gibi de olsa aslında üstünde durmaya değmez. Çünkü o askerlik uzmanı değil ki. Bildiğim yanlış değilse onun eşi AKP milletvekili.
Mümtazer Türköne’nin iyi bir eş olduğu kadar, yorumlarıyla iyi bir vatandaş olduğunu da, objektif olduğunu da göstermesini dilerim!..