Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BUGÜNLERDE yine Cumhurbaşkanı'nın yetkileri gündemde.
Meclis'i fesih yetkisi tartışılıyor.
Cumhurbaşkanını halkın seçmesi, "başkanlık" ve "yarı başkanlık" sistemleri konusunda fikirler, görüşler öne sürülüyor.
Aslına bakarsanız Türkiye'de "başkanlık" sistemi hiç olmadı ama Türkiye hep "fiili başkanlar"la yönetildi.
Atatürk, İnönü, Bayar, Evren, Özal fiilen hep başkanlık yaptılar.
Parlamenter sistemin başkanları...
Acayip ama böyle...
* * *
TÜRKİYE siyasi rejimlerden "Meclis hükümeti"ni denedi, "parlamenter sistem"i denedi.
Denemediği "başkanlık" ve "yarı başkanlık" sistemleri kaldı.
İşte bugün onların üzerinde duruluyor.
"Meclis hükümeti" sisteminde "yasama" ve "yürütme" yetkileri hukuken ve fiilen Meclis'te toplanmıştır. "Yasama" yetkisini Meclis bizzat, "yürütme" yetkisini kendi içinden seçtiği heyet ya da kurul eliyle yerine getirir. Ülke, tümüyle Meclis tarafından yönetilir. Yani sistem kuvvetler birliğini öngörmektedir.
Parlamenter rejimde "yasama", "yürütme" organları arasında yumuşak bir kuvvetler ayrılığı vardır. Yasama ve yürütme arasında etkili kontrol ve denetim mekanizmaları ve bu mekanizmalarla ortaya çıkan dayanışma ve işbirliği esasları hakimdir. "Parlamenter rejim"de "yürütme" organı iki başlıdır: "Devlet başkanı" ve "bakanlar kurulu".
Klasik "parlamenter rejim"de cumhurbaşkanı, parlamento tarafından seçilir. "Parlamenter rejim"lerde cumhurbaşkanı, tıpkı monarşilerde olduğu gibi, sembolik yetkilere sahip, daha çok devletin başı niteliğinde tarafsız bir hakemdir. Cumhurbaşkanının siyasi sorumluluğu yoktur.
"Parlamenter rejim"lerde rejimin, motoru, beyni, odak noktası, "başbakan" ve "bakanlar"dır.
Başkanlık sisteminde "yasama" ve "yürütme" kuvvetleri, hem organ hem de fonksiyon yönünden birbirinden bağımsızdır. Fiilen "yürütme" yani, "başkan" üstündür.
Başkanlık sisteminde "yasama" ve "yürütme" kuvvetleri, hem organ hem de fonksiyon yönünden birbirinden bağımsızdır. Fiilen "yürütme" yani, "başkan" üstündür.
Başkan "yürütme" organını tek başına temsil eder. O, ne parlamenter rejimdeki cumhurbaşkanı, ne de başbakandır. İkisinin yetkilerini kendinde toplayan biridir ve halkın oyuyla işbaşına gelir. Dolayısıyla yetkilerinin kaynağını doğrudan halktan alır. Parlamentoya karşı siyasi sorumluluğu yoktur.
Yarı başkanlık sistemi ise "parlamenter rejim"lerin bazılarında, cumhurbaşkanının halk tarafından genel oyla seçilmesi yöntemidir. Halkın seçtiği cumhurbaşkanı sembolik ve tarafsızdır. Ancak hakem niteliğinin ötesinde aktif yetkilere de sahiptir. İşte Meclis'in feshi de bu yetkilere dahildir. Bu tür rejimlerde bakanlar kurulu, parlamentonun yanında cumhurbaşkanına karşı da sorumludur.
* * *
TÜRKİYE'de 1921 Anayasası ile "Meclis hükümeti" sistemi saf şekliyle uygulamaya konulmuştu.
1924 Anayasası ile Türkiye'de kurulan temsili rejim, parlamenter ve Meclis hükümeti sistemlerinin karışımından oluşan "karma" bir rejimdi.
1961 Anayasası ile parlamenter rejime doğru gelişmede bir adım daha atılarak "klasik parlamenter rejim"e yaklaşıldı.
1982 Anayasası'nda da "parlamenter rejim"e doğru gelişme sürdü.
Ancak cumhurbaşkanının yetkilerinin, 1982 Anayasası'nda, 1961'dekine göre bir hayli arttığı görüldü. Anayasa'nın 104. maddesinde sayılan bu yetkilerin cumhurbaşkanı tarafından tek başına kullanılacağı göz önünde tutulduğunda bunun "klasik parlamenter rejim" ile bağdaşmadığı, daha çok "yarı başkanlık sistemi"ndeki cumhurbaşkanı yetkilerini andırdığı söylenebilir. Bugün üstü kapalı, topal bir yarı başkanlık sistemi yaşıyoruz. Bunu daha belirgin, işler ve hukuki hale getirmek mümkün değil mi?
Mümkün.
Halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanı ve onun Meclis'i fesih yetkisiyle de donatılması.
Sistemlerin hiçbirini iyi işletemediğimiz için değil, o deneyimler olumlu sonuç vermediği için yarı başkanlığı denemekte yarar var.
* Not'un notu --------------------------------------------------------------

İSTANBUL Kadın Kuruluşları Birliği herkesi "Öğretim Birliği Yasası"nı kutlamaya çağırıyor.
Yarın 12.30'da Taksim Meydanı Atatürk Anıtı'na çiçekler konacak.