Doğan Heper

Doğan Heper

dheper@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Doğan Heper


TÜRKİYE politika batağında olduğu için gözümüz dünyayı görmüyor.
Bakın TV'lere, gazetelere; Erbakan, Çiller, Yılmaz, Ecevit, Baykal.
Onların hac şovları...
Cıvık mesir macunu esprileri...
Uzlaşmazlıkları, inatçılıkları ve Türkiye'yi sürükledikleri kaos.
Oysa zaman aleyhimize akıp gidiyor.
Bu acı tabloya dayanamadığımız için de politikacıların yerine geçmiş her gün politika yapıyoruz.
Oysa politikanın dışında da sorunlarımız dağ gibi.
* * *
"KATKI maddeleri" günümüzde en önemli sorunlardan biri. Hayatımızla ilgili.
Bunların zararlarından söz ediliyor.
Kimyasal katkı maddeleri; kıvamı koruyanlar, çözeltici maddeler, bozulmayı önleyenler, yapay çeşni ve renkler, küflenmeyi önleyen anti oksidanlar, ekşi tatları değişime uğratan asidülantlar, sertleştirme, kurutma, renklendirme, kabartma, tatlandırma, çalkalama ve mikroptan arındırma şeklinde belirleniyor.
Sadece Amerika'da 2200 katkı maddesi belirlenmiş.
Hemen hemen bütün işlenmiş etler, sosis, salam, bazı balık ve kümes hayvanları sodyum nitrat ya da sodyum nitrit içeriyor.
Katkılar konusunda hassas olmak gerekiyor.
Çünkü tartarazin, sunset yellow, ponsonr, eritrosin, indigotin, onnatto, nitrat ve tuzları, monosodyum glutmat gibi bazı katkı maddeleri "ölüme götürebilir" diye takdim ediliyor.
* * *
GEÇEN gün bir grup bilim adamı, Tüketici Derneği yöneticisi, Tarım ve Sağlık Bakanlığı temsilcileri, gıdacılar basın toplantısı yaptı.
Bu topluluk; gıda katkı maddelerinin zararlı olmadığı konusunda kamuoyuna güvence verdi.
Büyük cesaret...
Türk toplumunun hormonlu sebze, meyve yediği biliniyor.
Zamanında hormonlu et yedik, bugün de var mı bilmek için örnekler alıp tahlil etmek gerek...
İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof. Artemis Karaali bir süre önce verdiği demeçte:
"Dünya Sağlık Örgütü'nün 1996 çalışma raporuna göre, insanın her kilosu başına, günde alabileceği azami nitrit ölçüsünün 0.06 miligram olarak belirlenmesine karşın, Türkiye'deki gıda katkı maddeleriyle ilgili yönetmelikte bu miktarın 1 kilogram olarak tüketilen üründe 150 miligram olarak yer aldığını" söylemişti.
"Bu durumda yapılan hesaplamaların endişe verici sonuçları ortaya çıkardığını" vurgulayan Prof. Karaali, "7 Haziran 1990 tarihinde Resmi Gazete'de yayımlanmış olan ilgili yönetmeliğin en kısa zamanda değiştirilmesi ve üreticilerin uyarılması gerektiğini" de belirtmişti.
Bu yalnız bir örnek...
* * *
VE dünyanın her yerinde katkı maddelerinin etkileri her gün ve inceden inceye tartışılırken bizim bu heyet fetvayı yapıştırıyor.
"Katkı maddelerinin zararı yoktur."
Bu hükmü vermek bu kadar kolay mı?
Siz piyasadaki katkı maddeli gıdaların tümünü incelediniz mi?
Çeşitli yerlerden, çeşitli zamanlarda, çeşitli örnekler alıp, düzenli grafikler hazırlayarak bunları periyodik bir şekilde açıklayarak mı bu sonuca vardınız?
Yoksa kağıt üzerinde, teorik olarak tahminlerde mi bulunuyorsunuz?
"Her şeyin azı karar çoğu zarar" lafını sıradan vatandaş da biliyor.
"Katkı maddelerinin standart ölçüde kullanılması halinde zararı yoktur" demeniz malumu ilandan başka nedir?
Yetkililerden, uzmanlardan beklenen ve gerçekçi olan Türkiye'de katkı maddelerinin somut olarak nasıl kullanıldıklarının tespit edilmesi ve ona göre zararlılık veya zararsızlık saptamasının madde madde, ürün ürün, marka marka yapılmasıdır.
Bunun aksi, katkı maddeli üretime şirin görünmek, tüketiciyi ise yanıltmaktan başka işe yaramaz.