Balıkçı yakalılar!Onlar, öncelikle işsiz beyaz yakalılar. Ama tamamen de işsiz değiller. Ara sıra çalışanlar, iş buldukça yapanlar. Eskisi gibi şirket hayatına, şirket bağlılığına inanmayıp, inansalar bile artık eskisi gibi o hayat içinde yerlerini bulamayanlar. Artık şirketlere, işyerlerine bir tür gerilla gibi girip çıkanlar... "Ne iş olsa yaparım abi" cümlesini eğitimleri gereği birçok alan için söyleyebilenler; ama bir süredir tıpkı "yakasızlar" gibi bu cümleyi söylemeye başlamış olanlar. En önemli özellikleri, iyi para kazanmayı, iyi bir hayat yaşamayı vaat eden eğitimleriyle doğru orantılı bir hayat yaşamamaları. Krizden sonra hayatlarının altüst olması ve kendilerine yeni hayatlar kurmuş olmaları, başka bir ortak özellikleri. Bu hayatın eskisine oranla daha aşağıda bir düzeyde olmasının maddi ama daha ziyade manevi sarsıntısının yüzlerinde yer eden kederi ise... Balıkçı yakalar, galiba en çok o kederi gizlemek için tercih ediliyorlar. Balıkçı yakalılar, benim gözlemlerime göre, artık sözü edilebilecek bir sayısal çoğunluğa eriştiler.Devlet İstatistik Enstitüsünün geçtiğimiz günlerde sonuçları gazetelerde yayımlanan araştırmasına göre Türkiye mutlu bir ülke, biliyorsunuz. Araştırmanın bazı yönlerden "sakat" olduğunu, olabileceğini geçen hafta yazmıştım. Türkiyedeki oturma odası terbiyesi gereği kimsenin mutsuzluğundan bahsetmeyeceğini, "Kol kırılır, yen içinde kalır" tavrının bir sonucu olarak durum her ne ise şükredilecek bir şeyin bu memlekette mutlaka bulunacağını, velhasıl böyle bir araştırmanın yanıltıcı olabileceğini söylemiştim. Ama ne olursa olsun Türkiye yine de inanılmayacak düzeyde "halinden memnun". Niye? En çok "Balıkçı yakalılar" susuyor bence. En çok konuşması gerekenler şükrediyorlar hallerine!Maaşları düşürülenler, birkaç yıldır komik oranlarda zam alanlar, yaşam kalitesi ciddi bir biçimde düşmesine rağmen hiç değilse bir işi olduğuna şükredip işten atılma korkusuyla zam istemeyenler... Daha düşük maaşlı işlerinde, "Ben hiç değilse sabahları işe gidiyorum" deyip sinenler, kalibrelerinin çok altında işlerde çalışırken ruh halini ayakta tutmaya çalışanlar, niye eskisi gibi sinemaya, konsere gidemediğinin hesabını sormak yerine daha ucuz marketleri aramaya girişenler... Bütün bunları yaparken insanca yaşamaya çalışanlar...Balıkçı yakalılar... Sadece onlar bile söyleyebilselerdi gerçek hissiyatlarını, söz konusu araştırmada oranlar baştan aşağıya değişirdi kanımca. Araştırmaya bakınca en önemli şey bu işte; yaşam kaliteleri yarı yarıya düşmüş insanlar hâlâ konuşmuyorlar.İşten atılacağım korkusuyla çalışanlar, önlerine atılan ekmeği dişlemeye devam ediyorlar. Krizden önce üç kişinin yaptığı işi krizden sonra bir kişinin de yapabildiğini gören işveren, artık o işi bir kişiye yaptırıyor. İşsizlik normalleşiyor. Krizden önce on liraya yaptırdığı işi krizden sonra üç liraya yaptırabildiğini gören işveren, zam zamanı geldiğinde 3.1 lira veriyor çalışanlarına. Kriz koşullarının işverenler tarafından normalleştirildiğini yazmıştım daha önce. Şimdi ise, bu araştırmadan sonra şunu söylüyorum:Normalleştirilen kriz koşulları artık emekçiler tarafından da kabullenildi. Geçmiş olsun! ecetem@hotmail.com Mavi yakalılar var. Beyaz yakalılar var. Ama bence artık bir kavrama daha ihtiyaç var: