Ece Temelkuran

Ece Temelkuran

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Paris buz gibi. Paris, Paris gibi değil; buz gibi. Kırmızı bazı burunlar koşar adım çıkıp metrodan, koşar adım giriyorlar sıcakla gevşeyip akacakları arabanın içine, damlamadan silinecekleri cafe’lere. Krep ocaklarının üzerinden yaygn ve ince bir buhar çıkıyor, sarı ışıklar buğulanıp nemleniyor. O nem gibi tütüyor burnumda Atina.
Orada bir burun, delikleri açılarak ve en fiyakalı haliyle bir slogan için nefes alıyor. ‘Bir daha asla!’ deyip bitirdiğinde, sevgilinin yanına gömülüyor o burun, ılınıyor. Yanak, krep ocakları gibi buharlanıyor akan sıcak nefesinde.

Günahkâr namaz

Ankara’da bir burun var. Sinsi sinsi bekliyor özel kalem müdürünün kapısında. Hırk hırk gülüyor alacağını duyunca teşviki ve ‘ama maalesef yine de’ işten atacağı kadınların çocukları, o sırada belediyenin dağıttığı yarısı toprak kömürün yandığı sobaya burunlarını uzatıyor.
İç çekiliyor bir bebeğin arka odasında, burnundan “ah o kıyamadığım” kesik kesik nefesi alıyor iki çığlık arasında. Burnu, kırmızı bir düğme gibi kalıyor kat kat kundağın ortasında. ‘Allah razı olsun beyefendi’ diyor ve namaz için iki tuzu kuru burna abdest suyu çekiliyor.
Aç bırakılanların günahı kaç rekatta temizleniyor? Ama burunlar kesinlikle temizleniyor...

Asker kaça?

Saint Michel Bulvarı üzerinde genç çocuklar burunlarını çıkarıp atkılarından ‘Bon jour’ çekiyorlar yoldan geçenlere. Dünyadaki savaşları anlatıp, buralardaki ekmekleri düşünüp, oralarda burunlarının direği sızlayan çocukları anlatıyorlar alışverişten dönen Fransa orta sınıfına. Burnum gıdıklanıyor Boris Vian’ın o şarkısı gelince aklma:
‘’Size sayın Bakanım/ Döktürdüm bu mektubu/ Belki de okursunuz/ Birazcık vakit bulup/ Askerlik kartlarım/ Demin geçti elime/ Çarşamba son günüm/ Gitmek için cepheye/ Ama sayın Bakanım/ Bunu yapmak istemem/ Zavallı insanlar/ Vurmak için doğmadım ben’’
Burnumda tütüyor Selanik. İzmir’in denizin öte yakasındaki yansıması gibi duran o şehrin insanlarının, suyun bu yakasındaki yansımaları nerede? Nerede aksi o burunların? Nerede hay aksi! Burunlar fazla mı büyük sokaklar için yoksa çok mu sürtülmüştü burunları onların? Engin Ceber döve döve öldürüldüğünde sokup burunlarımızı yakalarımızdan içeri, kaç burun beklemiştik?

Cunta ve Kızılderililer

Burnuma bir koku geliyor. Ülkeyi kokladıkça bir koku geliyor burnuma. Zamanın kokusu bu; demir parmaklıklar, bakır tel ve nem. Her ülke hatırlıyor kendine yapılanı; Venezüela, Brezilya, Arjantin ve Şili.
Darbelerin yerini yeni çocuklar alıyor, burunlarından kıl aldırmıyorlar. Yunanistan’daki çocukların burnu mu kanadı cunta zamanında? Ama onların da burnuna zamanın kokusu geliyor demek ki; demir parmaklıklar, bakır tel ve nem.
İnsanlar kendi topraklarını işgal ediyorlar Asya’da, Bolivya’da Kızılderili çocuklar burunlarının dikine gidiyorlar durmadan.
Dayak yemiş milletler burunlarını havaya kaldırıyorlar. Yunanistan’ın sendikaları burnunu sokunca bu işe Nasdaq’ın sırt tüyleri diken diken oluyor, Dow Jones’un karnı ağrıyor.
Çünkü, daha eşit ekmek ve daha eşit demokrasi için burunlarını havaya kaldırıyorlar insanlar. Sen de kaldır. Kaldır ki sana burun kıvıramasınlar... Kaldır ki bir daha burnunu kıramasınlar.