İnsan uzun aralıklarla bile olsa çocukluk şehirlerine gitmeli mutlaka. Şehri görüp her şeyin nasıl hunharca değiştirildiğine üzülmek için değil, şehir ne kadar değişirse değişsin oralarda hala aynı canlılıkta duran kendini, eski kendini görmek için. Orada duran kendinden ne kadar yol aldığını, ne kadar uzaklaştığını görmek için. Doğru yönde ilerleyip ilerlemediğine bakmak için hatta. Şehirler kaydederler çünkü.
İlk sigarayı Alsancak - Karşıyaka vapurunda içmişsen artık ne zaman sigara içsen rüzgar esecek sanırsın. İzmir'de büyümüşsen yolların er ya da geç denize çıkacağını... Sanırsın. Herkesin öyle ya da böyle lafın bir yerinde şaka yapacağını, gülüşeceğinizi, kızların hep şen şakrak olacağını... Sanırsın.
Efelenen kadınları bildiğin için kadın olarak, ondan sonra hep efelenebileceğini sanırsın. Paçan ilk kez aşağıya alındığında, omuz atacağım bu hayata derken fena halde omuz yediğinde koşup Alsancak - Karşıyaka vapuruna o ilk sigarayı yeniden içmek, İzmir'e "ama sen bana böyle dememiştin" demek ister canın.
Dolmuşlarda, otobüslerde yanında oturanla konuşmaya başlayacağını, en mahrem dertlerini anlatıvereceğini, onun da sana hakikaten dinleyip işleri kolaylaştırıcı bir şeyler söylemeye gayret edeceğini... Sanırsın.
Salataların hep ışıl ışıl zeytinyağlı olacağını, çekirdeğe herkesin çiğdem diyeceğini, sinirlenenlerin "asfalyalarının atacağını", balık yerken terenin unutulmayacağını, her şehirde sabahları boyoz bulabileceğini, gevrek deyince simit demek istediğini herkesin anlayacağını, gevreğin yanında da mutlaka tulum peyniri olacağını... Sanırsın. Kumru dediğinde simit ekmeğine yapılmış domatesli - biberli - peynirli küçük sandviçleri kastettiğinin anlaşılacağını filan... Sanırsın.
Her şehirde çocukken gidilen ve çok hayret edilen fuarların olduğunu, "pavyon" denince ülkelerin standlarının bulunduğu neşeli hangarların kastedildiğini, sosisli sandviçin ve şıranın fuarla ilgili bir mesele olduğunu, lunapark denen şeyin fuarın mütemmim cüzü olduğunu, fuar denen yerde yürüyünce çocukların çok yorulduğunu ve yorulmuş çocukların hep kucakta taşınacağını... Sanırsın.
Karın dağlarda olan bir şey olduğunu, herkesin ahtapot yediğini, herkesin biraz Rumca bildiğini, dünyadaki bütün kadınların yaz olunca mini etek giydiğini, rakı içilince oynandığını, rakı içilmese de oynandığını, her fırsatta oynandığını.... Sanırsın.
Şöyle söyleyeyim:
Hiçbiri olmaz halbuki.