Ece Temelkuran

Ece Temelkuran

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




İki gün önce canım müthiş sıkkındı. Bilirsiniz, dünya işleri! Neyse... "Kayıp Balık Nemo" diye bir çizgi film gösteriyorlar sinemalarda. Büyüklerin (çok BÜYÜKLER, bildiğiniz gibi değil) dünyasında canı sıkıldığında insan kendini çocukların evrenine atmalı kanımca. Bir de yanında patlamış mısır olunca... Fakat gişedeki kadın yüzünü buruşturarak verdi bileti:
"Dublajlı seans yalnız bu, biliyorsunuz değil mi?"
Bunun manası şu:
"İçerde gürültücü çocuklar var. Girmek istediğinizden emin misiniz?"
"Hay Allah!" dedik ve fakat filme girdik. Film başlayıncaya kadar desibeli epey yüksek bir çocuk gürültüsüyle koltuğumuzda oturduk. Ancak film başladığında... Filmde en çok ben güldüğüm için, önümdeki kız çocuğunun kaşlarını kaldırarak arkasına dönüp beni sert bakışlarıyla uyarması?! Çocuk filmindeki çocuklara rezil olmam?! Daha da hızımı almayarak çizgi film izlediğimi unutarak gözlerimin dolması?! Bazen, yukarıda gördüğünüz, bana ait fotoğrafın bana pek benzememesine hakikaten şükrediyorum!

Film, küçük bir balığın babasından ayrılıp okyanusta kaybolmasıyla ilgili. Bir macera yani. En sevdiğimiz şey! Film derhal, annemin bize çok çok küçükken öğle uykuları öncesinde okuduğu "Küçük Kara Balık" kitabını anımsattı. Behrengi'nindi sanırım, tıpkı "Bir Şeftali Bin Şeftali" gibi, "Ulduz ve Kargalar" gibi... (Sahi, bu kitaplarla -Arkadaş Kitapları- büyüyen bir kuşak vardı. Herhalde şimdi hepsi iyi insanlar olmuşlardır...) Küçük Kara Balık en önemlisiydi elbette. Neden? Çünkü Küçük Kara Balık beline bıçağını takıp evden kaçardı ve okyanusu keşfe çıkardı. Tabii ki kitabın sonuna doğru bir pelikan tarafından yutulur ve pelikanın kesesinde yutulmuş, ağlaşmakta olan diğer balıklarla karşılaşırdı. Kara balık, hepsini örgütler ve kendini yukarı doğru atmalarını söyler balıklara. Küçük balıklar bir araya gelince çok güçlü olurlar ve Kara Balık da pelikanın kesesini keser. Hepsi özgür olurlar yeniden. Bir insanın ilk duyduğu öykü bu olunca nasıl bir "yetişkin" olacağını tahmin edin artık. Hiç değilse şunu söyleyeyim: "Büyük balık küçük balığı yer" cümlesinin "Halt etmişler!" diye bittiğini daha kısa sürede öğreniyor insan!

Bu filmde de aynı şey oluyor işte. Balıklar ağla yakalanıyorlar balıkçılar tarafından ve Nemo onlara bağırıyor:
"Aşağıya doğru yüzün! Yüzmeye devam edin!"
Böylece ağ dolusu balık, ağı çeken makarayı kırıyorlar. Özgürlük!
Mesele yüzmeye devam etmekte yani. Küçük, küçücük balıklar olarak, hep birlikte yüzebilirsek eğer belli bir yöne doğru... Yani anlıyorsunuz değil mi? Makaralar o kadar da güçlü değil aslında, büyük balıklar o kadar da büyük değil. Yani diyorum ki, hep birlikte... Anlıyorsunuz değil mi? Yüzsek diyorum...
Film, çocuk filmiydi esasında. Çok "çocukçaydı" yani. O filme gitmek de, gülmek de, ağlamak da, oturup bu yazıyı yazmak da son derece çocukça. Ama şunu da sormak isterim tabii:
Çocukluktan sonra öğrendiğiniz iyi bir şey var mıydı hayatta?