Yayın hayatına yeni başlayan Habertürk gazetesi, sağ olsun, Diyarbakır’da ilk kez avukatlık cüppesi giymemi ve Diyarbakırlı çocukların girdiğim ilk duruşmada tahliye olmasını, bana biraz fazla paye vererek haber yapmış.
Hukuka ve uluslararası sözleşmelere aykırı bir biçimde, polise taş atmakla suçlanan bu çocukların 23 yıla varan hapis cezalarıyla birer yetişkin olarak yargılanmalarına dair daha çok basın ilgisiyle sanırım daha çok şey yapılabilir. Çünkü alınan beraat değil, sadece tahliye.
Bir bölümü hâlâ tutuklu olmak üzere böyle 200’den fazla çocuk var. Çocukların bu türden bir “hayat karartma operasyonuyla” karşılaşmalarının nedeni ise iktidarın tarif ettiği “iyi Kürtler” gibi olmamaları.
‘Kötü Kürtler’ nereye?
Belli ki bundan böyle ‘İyi Kürtler-Kötü Kürtler’ ayrımını daha çok duyacağız. Özellikle seçimlerden sonra siyasi hayatımızın meşgul olduğu şeylerin başında bu ayrım gelecek.
Önceki gün Talabani’nin Cumhurbaşkanı Gül ile görüştükten sonra söylediği “PKK ya silahı bırakır ya da başka bir ülkeye gider” sözleri bunun göstergesiydi. Belli ki iyi Kürtler AKP’ye veya ona yakın örgütlenmelere, yani ‘cennete’ gidecek. Peki kötü Kürtler nereye?
Benim kulağıma gelenlere göre, PKK’nın üst düzey kadrosunun, Talabani’nin söylediği gibi, başka bir ülkeye gönderilmesi konusunda ‘mutabakat’ var. Bu ülkenin Avustralya olması ihtimalinden söz ediliyor.
Öcalan’ın mahkûmiyet süresinin ev hapsine dönüştürülmesi de konuşulanlar arasında. Ama bu tür iddialı girişimler için iktidar önce elbette ‘iyi ve kötü Kürtler’ ayrımını yapmak isteyecektir. O süreçte Kürt siyaseti içinde ağır hesaplaşmaların yaşanacağını söylemek için falcı olmaya gerek yok.
Hangi Kürt iyidir?
O ağır hesaplaşmaların yanı sıra muhakkak bir de toplumsal psikolojik bir süreç yaşanacak Kürt toplumu içinde.
Kürtler görünmemeye alışık. Öyle sanıyorum ki bu yüzdendir nevruz için Diyarbakır’da toplanan yaklaşık 1 milyon kişinin o kadar da mühim bir olay değilmiş gibi basında yer almamasına şaşırmadılar.
Yine aynı nedenle Diyarbakır dışında yaratılan ‘AKP Diyarbakır’ı alacak muhakkak’ imajına da şaşırmıyorlar. Ama pek yakında Kürt toplumu başka bir mercek altına alınacak. 2006’dan beri aynı şeyi söylüyorum ve yine tekrar ediyorum.
2006’da yaşanan ve birçok çocuğun panzerlere taş attığı için işkenceden geçtiği, gözaltına alındığı, tutuklandığı olaylar Kürt meselesi için bir dönüm noktası olmuştur.
O olayların hemen ardından yapılan ve hukuka aykırı olmasına rağmen çocukların da yetişkinler gibi yargılanmasının önünü açan yasa değişikliği de bu değişimin bir sonucudur. Sokakta taş atan her çocuk Yargıtay Ceza Kurulu’nun içtihadının da desteğiyle örgüt üyesi gibi yargılanabilmektedir.
“Terörün kökünü kurutmak” için hukuk maskesi altında çocuklar içeri alınacak, Kürt toplumunun bir kuşağı cezaevlerine çekilecek, göreceksiniz. Geriye sadece iktidarla uyumlu, yemesine içmesine bakan Kürtler kalana kadar bunu sürdürecekler. Başbakan’ın Diyarbakır’a geldiği 24 Ekim günü içeri alınan onlarca kuş kadar çocuğun 50 gün cezaevinde tutulması bundan başka hiçbir şeyin göstergesi değildir.
Daha önce başka vesilelerle yazdığım gibi, AKP, sıra Kürt meselesine gelince devlettir ve devletten başka hiçbir şey değildir. Yerelde sol gelenekten gelen adaylarının olması, bölgede DTP’den hiç de farklı olmayan bir söylemle politika yapıyor olmaları bir şey değiştirmez.
AKP bölgede, ‘iyi Kürtleri’ ‘kötü Kürtlerden’ ayıran bir makinedir. Bugün iyi Kürtleri cennete gönderirken, kötü Kürtlerin nereye gideceğini bu makine belirlemektedir.