"Yabancı Damat" dizisinin annesi Feride Hanım'ın evinde yaşamak istiyorum. Daha doğrusu ara sıra o eve tatile gitmek istiyorum. Sumru Yavrucuk (Feride) ve Binnur Kaya'nın (Nazire) oluşturduğu kusursuz "kadın evi" atmosferi insanın dinlenebileceği tek yer gibi geliyor bana. Ben bir kenara oturayım, hayatı onlar akıtsın, komik komik geçsin zaman. Dertlenince başımıza bir yemeni bağlayalım, elimizde kolonyalar. Sevinince göbek atalım, dolmalar saralım. Elleri zeytinyağı ve sarımsak kokan kadınlarla, hayatın kenar mahallelerinde biriktirilmiş bilgilerle ilerleyelim. Hiçbir şey karmaşık olmasın, zararsız dedikodular yapalım. Son derece patolojik bir ev aslında orası. Kimsenin birbirini bırakmak istemediği, birbirine yapışıp nefessiz bıraktığı bir yer. Büyük kız Nazire'nin kocası, çoluğu çocuğuyla baba evinde yaşaması, babaları Kahraman Bey'in sinirlenince herkesin suspus olması, ama onun da kendi babası karşısında çocuklaşması, dedenin de muktedir olmaktan yorulmuş olsa da "büyük aslan" olma haline yapışmak zorunda hissettiği, damadın sürekli ezilmesi... Kimsenin yetişkin olmadığı bir ev aslında. Birbirlerini yetişkin gibi yaşamaktan alıkoyan bir "aile kuyusu". Aslı olağanüstü trajik olan bu tabloyu inanılmaz keyifli ve eğlenceli kılan ise senaristlerin ustalığı ve elbette oyuncuların birbirlerini yükselten hünerleri elbette. Yani öyle ki kendi hayatım olsa koşarak kaçacağım bir eve bazen, hiç değilse dinlenmek için gidesim gelir... Sumru Yavrucuk ve Binnur Kaya'ya bunun için teşekkürler. Evet. Net söylüyorum: İlk aşkınızın ne olduğunu, nasıl olduğunu, ne de acayip bir şey olduğunu en az on yıl sonra anlarsınız. Çocukluğunuzdaki yaralarınızı anlamlandırmanız bazen 20-30 yıl alır, bazen ömür yetmez tamamını tedavi etmeye. Nasıl bir insan olduğunuzu, kişiliğinizin hangi engeller ve yetenekler çerçevesinde oluştuğunu kavramanız en az yirmi yıldır.Dolayısıyla aslında bir toprağın aldığı bir yarayı keşfetmesi, ona bakmaya cesaret etmesi de, normaldir, 26 yıl alabilir. 1980'de yaşananları ancak bugün birbirimize ve kendimize anlatmaya cesaret ediyor olabiliriz. O günün en yalın hikâyelerini bu memleket ancak şimdi anlatmaya başlıyor olabilir. CNN Türk'te İş Yemeği programını Ahu Özyurt ile birlikte sunan Deniz Bayramoğlu, yönetmenliğini Ömer Uğur'un yaptığı "Eve Dönüş" filmine dair haberin görüntüleri bittiğinde şöyle dedi:"Kenan Evren'in bir ressam değil, darbeci bir general olduğunu hatırlamalıyız."O günleri bir çocuk olarak geçirmiş bizler, bu cümleleri kurdukça, o günleri kendi cümlelerimizle anlattıkça Mehmet Ali Alabora'nın ve hepimizin istediği o gün gelecek:Kendine sevimli süsü veren "Darbe Dede" bir gün yargılanacak. Daha izleyemedim filmi. İzleyeceğim. Ama önemli olan hikâyenin bir kez daha ve hep anlatılması... Hem ressamlar niye bir araya gelip "Bizden değildir" diye açıklamıyorlar? ecetem@hotmail.com 'Eve Dönüş'ün anlattıkları...