07.09.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
BÜLENT Ecevit'in Kıbrıs'ta büyük coşkuyla karşılanmasına kimse şaşırmamalıdır.
Kıbrıs'ta 1974 müdahalesi olmasaydı neler olabileceğini bütün dünya, Balkanlar'da meydana gelen ve halen de devam etmekte olan olaylara bakarak, anlayabilir.
1974 yılında Bülent Ecevit Kıbrıs müdahalesine, "Barış Harekatı" adını verdiği zaman, ne yalan söyleyeyim, müdahalenin haklılığına yüzde yüz inanmama karşın yine de, için için gülümsemiş, savaşı barış diye sunan politikayı yadırgamıştım.
Aradan geçen yıllar, Bülent Bey'in politikadaki kimi öngörülerinin ve davranışlarının yanlışlıklarını kanıtlarken, Kıbrıs ile ilgili teşhislerini, yaşanan olaylarla doğrulamış bulunuyor.
Siyasetçilerin edimlerinin bilançosunu yaşarken çıkarmak güç ve yanlış bir davranış olsa bile, Bülent Ecevit'in, politik yaşamında bize göre çok büyük yanlışları olmasına karşın, yalnızca Kıbrıs'ta her iki kesimden de binlerce insanın hayatını kurtarmış olması bakımından bilançosunun aktif tarafının ağır bastığı söylenebilir.
Eğer 1974 müdahalesi olmasaydı, insanlık Bosna'da yaşanan; Kosova'da yaşanmakta olanın Kıbrıs'ta yaşandığını görecekti ve o günün konjonktüründe Güney Akdeniz tam bir istikrarsızlık noktası, hatta kaos odağı olacaktı.
Gerçi, Bosna katliamının benzerine Türkiye'nin gözyummayacağı er veya geç müdahale ederek, duruma çare bulmak üzere harekete geçmiş olacağı söylenebilir.
Ama unutmayalım ki, o günün iki kutuplu dünyasında Kıbrıs'ta, ani ve iyi planlanmış bir müdahale ile duruma hakim olunamadığı takdirde, her iki blokun lider ülkelerinin de, kendilerine göre, daha aktif bir rol oynayacakları çatışmalar, sonu nereye varacağı belli olmayan bir kaos yaratabilirdi.
Kıbrıs'ta iki kesimi birbirinden ayıran müdahale, hem adanın her tarafındaki insanların hayatını kurtarmış, hem de bölgeyi istikrarsızlık çukuruna düşmekten alıkoymuştur.
Tabii ki, aradan geçen hemen hemen çeyrek yüzyıllık süreden sonra, bu durumun değişmesi, iki toplumun bir arada yaşayarak, turizm ve narenciye zenginliği dolayısıyla, ekonomik olanakları elverişli adada insanların el ele daha müreffeh bir bağımsız devleti oluşturmaları temenni edilirdi.
Bunun için yapılması gereken şey, 1974 müdahalesine yol açan düşmanlığın nedenlerine iyi tanı koymak ve o durumu ortadan kaldıracak adımları atmak, iki toplumun önce yan yana sonra bir arada yaşamalarının koşullarını oluşturmak olmalıydı.
Ne yazık ki, Rumlar bunu yapmadılar, hala da yapmaya niyetli görünmüyorlar. Onlara göre, Kıbrıs bir Rum - Yunan adasıdır ve hep öyle kalmalıdır.
Çözümün önündeki en büyük engel budur.
Rumlar ve Yunanlılar bu tutumlarından vazgeçmeye de niyetli görünmüyorlar.
Türkiye'yi işgalcilikle suçlayan Pangalos'a, eski Yugoslavya'da yaşanan bunca olaydan sonra, bir tek Batılı gazetecinin çıkıp da, "ya 74 harekatı olmasaydı, ne olurdu?" diye sormaması da gazeticilik ayıbıdır.
Ama sorunun sorulmamış olması haklılığını ortadan kaldırmıyor.
Bülent Ecevit ise Kıbrıs'ta yaptığı konuşmada, Denktaş'ın konfederasyon önerisinin, Kıbrıs'ın bölünmüşlüğünü aşmada, tek çare olduğunu, bunun değerlendirilememesi halinde, Rumların zararlı çıkacağını söylerken, bir kere daha haklıdır.
Ama görünen o ki, karşı taraf bütün bunları kulak asmamakta kararlıdır.
Tabii bu da kendilerinin bileceği bir iş.
Yazara E-Posta: a.sirmen@milliyet.com.tr