Engin Önen

Engin Önen

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rektör danışmanlığı yaptığım sürece, en zorlandığım konulardan biri, üniversite hastanesinde yatak bulamayan veya acil servis kapısında sıkıntı yaşayan hasta yakını dost ve arkadaşlarımın yardım isteklerini karşılama konusudur. Önemli bir kısmına yardımcı olabildiğim halde, kurumun kendi işleyiş kuralları gereği yardımcı olmakta zorlandıklarım da olmuştur.
Danışmanlık süresince zorlandığım diğer bir konu ise, Ege Üniversitesinin yönetimindeki Öğrenci Köyü (yurdu) için ayrıcalık veya torpil istekleridir. Böyle bir konuda yardımcı olmanın güçlüğünü çok sayıda kişiye defalarca anlatmak o kadar zor ki. İkna olan da oluyor olmayan da. “Tamam, haklısın” diyen de oluyor, “Canım sen istersen yaparsın” diyen de.
Bu sorunun benim üzerimdeki kişisel etkilerini bir kenara bırakıp, biraz barınma ve yurt sorununa değinelim.
Üniversite ve öğrenci sayısının artması, sadece okulla ilgili bir sorun değil. Çeşitli illerden gelen öğrencilerin barınma sorunları da, yükseköğretimimizin çok önemli meselelerinden birini oluşturuyor. Üniversite kontenjanları ve öğrenci kapasiteleri sürekli arttığı halde, barınma konusunda aynı oranda yatırımların yapıldığı söylenemez.
Öğrencilerin barınma sorununun iki farklı boyutu var. Birincisi yoksul öğrencilerin yurt ücreti veya ev kirası ödeme güçlüğüdür. Diğeri ise, ödeme gücü olduğu halde belli standart ve özellikte yurt bulamamasıyla ilgilidir.
Bu süreçte epeyce bir süredir dini cemaatlerin ciddi bir faaliyet içinde olduğunu ve özellikle yoksul öğrencilere kapılarını açtıklarını biliyoruz. Oysaki bundan rahatsız olan endişeli modern veya tuzu kuruların yeterince bu alanda yatırıma istekli olmadıkları ve sürekli yakındıkları da ortada.
Ege Üniversitesi geçen dönem yap işlet devret yöntemi ile bir alışveriş merkezine arazisini verince, karşılığında bir öğrenci köyü de yaptırmıştı. Geçen yıl Rektörümüzün çabaları ile bağış yöntemiyle buraya yeni bir blok daha ilave edildi. Ama bunlarla üniversitenin barınma ihtiyacını karşılaması mümkün değil.
İzmir’i bir üniversite kenti olarak tanımlayan veya bu yönde bir hedef koyan yerel yöneticilerin, iş adamlarının da bu alana el atması gerekiyor.
Çünkü bu, üniversitenin kendi olanakları ile çözebileceği bir sorun olmadığı gibi dini cemaatlere de terk edilemeyecek denli önemli bir konudur.