Kamuoyunda “Bütünşehir” olarak da anılan yeni Büyükşehir yasa tasarısı, yakın zamanda yasallaşacak gibi. Diğer kanunlar gibi bunun da yeterince tartışılmadan veya yapılan tartışmalar yeterince dikkate alınmadan yürürlüğe girmesi şaşırtıcı olmayacaktır.
İl sınırları içindeki tüm ilçe, belde ve köyleri Büyükşehir belediyesi yetki ve sorumluluğuna dahil edecek olan yeni düzenlemenin çeşitli açılardan tartışılmasında yarar bulunmaktadır. CHP ve MHP’nin bu konudaki görüşlerinin billurlaşmadığı ve henüz ortaya net bir tavır koymadıkları anlaşılıyor.
Önümüzdeki yerel seçimle fiili duruma dönüşecek olan bu model beldeleri mahalleye dönüştürüp belediyelerini feshetmesi ve köylerin konumu açısından çeşitli eleştirilere maruz kalmaktadır.
Bizde belediyeler ile vatandaşlar arasındaki ilişki ağırlıklı olarak hizmet ve oy değiş tokuşu şeklinde algılandığı için, doğal olarak bu yeni model de hizmet meselesi üzerinde ele alınmaktadır.
Tabii ki bu önemli. Otuz ilçenin tamamının Büyükşehir Belediyesine bağlanması ile birlikte, hizmetlerin koordinas-yonunda yeni uygulamalar ortaya çıkacaktır. Ulaşım, yol ve kanalizasyon gibi temel bazı hizmetler İzmir’in her yerinde büyükşehirin sorumluluğunda olacak.
Su hizmeti tek merkezden yönetilecek ve fiyatları her yerde aynı tarifeye tabi olacak.
Hizmet ile ilgili çok sayıda boyut tartışılabilir. Bir kısmı da tartışılıyor. Ama bu konuda diğer önemli bir boyut tartışma dışı tutulmaktadır; demokrasi boyutu. Belediyeler hizmet örgütleri oldukları kadar, yurttaşlara en yakın idari birimler olmaları bakımından katılıma açık kurumlar olarak tanımlanır.
Gerçi bizde ilçe belediyelerinin büyük çoğunluğu katılıma kapalı, tek kişi veya oligarşik grupların yönetimindedir. Ama şimdi ilçe belediyeleri de etkisizleştirecek ve adeta yerel merkezi bir yapı oluşacaktır. Ölçek büyüdükçe katılım ve sivil toplum etkisi azalacağı için bu model yerel demokrasinin olanaklarını sınırlayacaktır.