Engin Önen

Engin Önen

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İzmir Milli Kütüphane, belki de şehrimizin en eski ve en önemli kurumlarından biri. Yakında yüzüncü yaşını kutlayacak.
Milli Kütüphane’yi önemli kılan pek çok özellik var. Bir defa, bu şehrin tarihindeki yeri ve kuruluş öyküsü çok önemli. 1912’de, şehrin ileri gelenleri ve entelektüellerinin elbirliği ile kurulan ve devlet desteği olmadan bugünlere gelen bir kültür kurumu.
Öyle eser ve koleksiyonlara sahip ki, diğer birçok kütüphanede bulunmayan el yazmaları, Gutenberg ve İbrahim Müteferrika baskısı kitapları burada bulmak mümkün. Diğer birçok eski ve yabancı eserin zamanında bu kütüphaneye bağışlarla kazandırıldığını biliyoruz.
Sadece kitap değil, dergi, afiş, harita, fotoğraf ve diğer birçok basılı belgeyi İzmir Milli Kütüphane’de bulmak mümkün.
İzmir Milli Kütüphane’yi bu derece özel ve önemli kılan iki kaynak var. Birincisi kuruluş aşamasında ve daha sonra Cumhuriyet’in ilk yıllarında yapılan kitap ve koleksiyon bağışları. Diğeri ise Atatürk’ün direktifi ile çıkan derleme yasası. Bu yasa çok önemli, çünkü buna dahil edilen kütüphanelere ülkenin her yerinden, bütün basılı materyaller gönderilmek zorunda.
Şimdi yeni bir düzenleme ile İzmir Milli Kütüphane’nin derleme yasasından çıkarılma girişimi olduğunu üzülerek öğreniyoruz. Gerekçe çok bildik. Personel ve mekan yetersizliği. Evet, bu doğru. Çünkü yayın sayısı o denli arttı ki, kendi yağıyla kavrulan bir kurum için bu yayınların tasnifi ve korunmasının çok güç hale geldiğini açık.
Bu kütüphaneyi sadece ödünç kitap veren bir yer olarak düşünürsek çok hafife almış oluruz. İzmir Milli Kütüphane, ilk kez kütüphane olarak inşa edilen ve mimarisi buna göre tasarlanan binadır. Dışından ve içeriden görüntüsüne hayranlık duymamak mümkün değil. Zaten etrafını, önünü, arkasını beton bloklarla çevirerek bu güzelliği İzmir siluetinden mahrum etmişiz. Şimdi bir de işlevini ve ruhunu yok etmeyelim bari. Ya da yok etme girişimine karşı bir şeyler yapalım.
1912’de şehrin siyasetçileri, tüccarları, eczacıları ve entelektüellerinin başardığını biz de yapabiliriz. O yıllarda Celal Bayar, Celal Saygun ve Ferit Eczacıbaşı’nın da aralarında yer aldığı 15 kurucunun daha zor şartlarda başardığı işi, şimdi İzmirli siyasetçi, yerel yönetici, tüccar, sanayici ve aydınları neden başaramasın ki.
En acil olarak yapılması gereken şey, kütüphanemizin derleme yasasından çıkarılmasını engellemek olmalı. Neredeyse sayısı ona yaklaşan üniversiteye sahip bir şehrin bundan mahrum bırakılması doğru değil. Bunun için ileri sürülen gerekçeleri, personel ve mekan yetersizliğini ortadan kaldırmak ise ikinci önemli görev olmalı.
Bilmiyorum ne kadar Dokuz Eylül’e uygun bir yazı oldu ama ben yine de İzmirli olmaktan gurur duyan ve bu şehri seven herkesi kutluyorum.