Basketbolda Avrupa ikincisi apoletleriyle Dünya Şampiyonası için İndianapolis’e taşınan basketbolcularımızın ne sahadaki yarışma stillerini, ne de oyun ve kazanma konsantrasyonlarını tanımakta güçlük çekiyordu bütün Türkiye... Hele hele Aydın Örs ile Çetin Yılmaz’ın kenar yönetimi olarak saha içi olaylara buz gibi ve umutsuz bakışları, Türkiye’den Amerika’yı izleyen on milyonlarca seyirciyi daha yarışmalar devam ederken sonuçlar adına büyük korkulara ve üzüntülere kilitliyordu...
Evet, NBA’de Hidayet, Panathinaikos’ta İbrahim, Maccabi’de Hüseyin Beşok forma giyiyor, Siena’da Mirsad, Detroit’te de Mehmet Okur sabırsızlıkla yeni takımlarında oynamayı bekliyor. İyi ama, milli formada yarışmak duyguları ile kulüp formalarıyla oynamak arasında sahaya yansıyan büyük bir düşünce ve özveri farklarının milli formadan yana oluşması gerekmez mi ? İşte bu teknik farklar nedeniyle, Amerika’daki bütün rakiplerimizin büyük bir saha içi dersi verdiğini üzülerek seyrettik "12 Yorgun Adam" ımız ve kenar yönetiminin kaderci teknisyenlerine...
* * *
"12 Dev Adam" sloganını yaratan sponsorlar ve ajans düşünürleri, Avrupa Şampiyonası’nda bayağı ürün satışı yarattılar firmalara ve itibarlı günler yaşadılar ve yaşattılar Türkiye’deki sporseverlere... Ancak Türkiye’de amatör geçinen basketbolun aynı sloganlarla Dünya’nın da altını üstüne getireceğini sananlar ne kadar yanlış bir teknik kısırlıkta sıkışıp, kaldıklarını şimdilerde anlayabilmişler midir dersiniz ? Milyon milyon dolarlarla kucak kucağa yaşayan sporculara, bütün TV ekranlarında kulak tırmalayacağı seslerin fonda yer aldığı reklam kuşaklarında garip sesler çıkararak, telefoncu firmanın Türkiye’nin önüne çıkmış görüntülerine sırf yeşil dolarla adına boyun eğmiş bir takımla "12 Dev Adam" çıkışını asla dünyanın zirvesine taşıyamazsınız. Yarışma hangi spor dalında olursa olsun sahaya çıkarken bütün düşünce birikimlerinizi soyunma odasında bırakıp, varolan bütün fiziksel imkanlarınızla sahada boğuşmazsanız başarılar asla sizinle birlikte olamaz. Porto Riko, İspanya ve Yugoslavya maçlarında bizim takım sahada ne yapacağını düşünürken, rakipler sayısız üçlükleri yağdırıyordu savunduğumuz potanın filelerine...
Onu bunu bilmem... Sporcuların çok para kazanmaları çağımız iletişiminin ve seyirci potansiyelinin getirdiği olumlu bir gelişmedir... Ancak şirketlerin hovardaca harcadığı reklam giderlerinin bu fakir ülkede tamamının vergiden düşülmesi çağdışı bir uygulamadır. Hele hele 42 küsur bin liradan borsada hisse senedi satan telefon şirketi, şimdilerde 8 bin liralara inmiş kağıdının sahipleriyle (yani ortaklarıyla) adeta alay edercesine reklamlara sorumsuzca para harcıyorsa eğer, buradaki DEVLET + ŞİRKET + VERGİ üçgenine seçimler sonrası alıcı ekonomik gözlerle bakmak ve gerekli düzenlemeleri yapmak sanırım artık kaçınılmazdır.
Yoksa paranın sporcuyu kamçıladığı görüşünün sakat bakışları devam ettiği sürece, 12 Dev Adam’ın düşünce ve yarışma mantığında "12 Fukara Adam" haline düşüşleri Amerika’da kaçınılmaz olduğu gibi, gelecek adına da durum karanlıktadır bizce.