Galatasaray - Malatya maçını tipi altında seyrederken, kafamın içi, sahadaki oyunla, mazideki anılarım arasında dans edercesine gidip gelmekteydi. Karlı zeminde oynamanın dayanılmaz zevkini "futbolu hiç denememiş, ama daima bu oyun üstüne ahkam kesmeyi öğrenmiş!" yeni yetmeler nereden bilebilirlerki...
Şeref, Vefa, Ali Sami Yen, 19 Mayıs, Mithatpaşa gibi stadlardaki karlı günlerde, şimdiki gibi modern "kar küreme traktörleri"de yoktu sahalarda... Tabii yeterli personel de... Üstüne üstlük, karın altında, bizi 20 santime yakın bir çamur tarlasının beklediğini iyi bildiğimiz için, karın yumuşamamasına da dua ederdik ayrıca... Peki o balçık çamurda veya karlı günlerde, sahada boğuşup duran Lefter, Kadri, Metin Oktay, Suat Mamat, Recep Adanır, Selahattin Torkal, Fikret Arıcan, Burhan Sargın ve de daha yüzlerce birbirinden önemli şöhretler futbolcu değil miydi yani şimdi bazı "çıtkırıldım" futbolcu tipleri yanında ? O zamanların bu müthiş futbolcu ustalarını seyretme şansları olsaydı eğer "internet çocuklarının", bizim yazıp anlatmaya çalıştıklarımızı daha kolay anlarlar, hem de görderdikleri e - maillerle gülünç durumlara düşmezlerdi. Ayrıca futbolun bir kış sporu olduğunu bilip, artık neredeyse her gün TV’lerde seyrettiğimiz Avrupa maçlarının, nasıl kötü hava şartlarına rastladığını hiç mi hatırlamak istemiyoruz? Ne yani Tanrı, Türkiye’nin üstüne aylarca kar dökmeyi uygun bulursa, biz de profesyonel futbolumuzu kış uykusuna mı yatıracağız, yoksa elden gelen temizlemeden sonra sahaya çıkıp, aslanlar gibi oynayacak mıyız?
* * *
Dilerseniz, başka bir gerçeğe dikkatlerini çekeyim ben bazı "Kar korkakları"nın... Ali Sami Yen’de ERGÜN PENBE diye cılız bir adam müthiş bir tempo ve düşünce zerafetiyle süslemekteydi Galatasaray’ın Malatya önündeki galibiyetini... Ben ERGÜN’ün yerinde oynayan Basri Dirilimli ve Ahmet Derman gibi rahmetli futbol fenomeniyle birlikte büyüdüm geçmiş kuşağın içinde... Bu iki isim savunmanın sol kanadında (eski tarifiyle sol bek) hem Fenerbahçe ve Galatasaray’ın, hem de Milli Takım’ın unutulmaz ve asla değişmez ustalarıydılar. Şimdiki zamana gelirsek Ergün kardeşimiz Galatasaray ve Milli formada çizdiği olağanüstü futbolcu ve sporcu kişiliğiyle rahmetlilerin tartışılmaz tek devamıdır futbolumuzda... Onun sahadaki olağanüstü vazife ciddiyeti yanında, sporun magazin tarafında da bir gün bile yer almaması, bu çok önemli sporcuyu daha da zirveye taşımaktadır. Sorun bakın 10 yıl sonrası kendisine... "Unutumadığınız maçlardan bir kaçını anlatır mısınız?" diye... Ali Sami Yen’deki kar üstünde oynadığı ve oynayacağı geceleri en önceki sıralarda gülümseyerek anlatacaktır sizlere...
Uzun lafın özü... "Ey futbol topuyla hayatboyu yaşamadan, bu oyunu iyi bildiğini zanneden düşünce özürlüleri" lütfen okuduklarınızı iyi anlamaya çalışın... Bütün yazar arkadaşların sizlere bir şeyleri aktarıp, paylaşmak istediğini sakın unutmayın. Ama sizler şu "Fenerbahçe yazarı", yok bu "Galatasaray çizeri" yahut da "Beşiktaş uleması" gibi kalıplaşmış kafalarla düşünmeye devam ederseniz, futbolun kendine özgü gizemini asla anlamadan tribünlerde koskoca bir ömrü tüketirsiniz... Bilmem anlatabildim mi?