Akıllar yarınki derbiye kilitlenmiş durumda... Önce yazı ve konuşmalarında, Galatasaray’ı paçavraya varan tarife indirenlere söyleyecek laflarımız var; "Hooop beyler... Biraz ağır olunuz lütfen." Cim - Bom’u dört yıl Türkiye Şampiyonu yaparken, Avrupa etiketli maçlarda, bütün süslü kartvizitlere sahip yabancı ulema takımları, eleyip ipe dizerken, GS amblemini UEFA’nın zirvesine mıhlarken Fatih Terim iyidi de, şimdi mi birden tu kaka oldu?
Siz saat gibi işleyen bir takım kurmanın zorluklarından ne kadar haberdarsınız merak ederim. Nerede, 8 - 10 yıl öncesine kadar Avrupa’nın tozunu dumanını atan AJAX’lar, JUVENTUS’lar, MİLAN’lar, BAYERN MÜNİH’ler, BARCELONA’lar, MANCHESTER’LAR ve de daha niceleri... Niçin Terim’in kendi kafasına uygun bir iskelet yaratması için, ona zaman tanımıyorsunuz? O da etten - kemikten yaratılmış bir insan. Yoksa onu bir "futbol sihirbazı" mı sanıyorsunuz?
Eğer sihirbazlığına inanıyorsanız, hiç de yanılmıyorsunuz esasında... Çünkü sadece beş yıl geriye dönüp, FATİH TERİM grafiğini bir inceleyin yeter.
* * *
Fenerbahçe de doğum sancıları içinde kıvranıp duruyor işin aslında... Bırakalım Mustafa Denizli - Lorant edebiyatını şimdi... Bu takımın başında Oğuz Çetin var ve o da bir Mustafa Denizli - Fatih Terim olabilmenin zorlu fırtınalarını yaşıyor şimdilerde... Fenerbahçe’ye yeni bir taktik ve bu taktiğin yerleşimini sağlamak kolay mı? İşte bunun için, gece - gündüz demeden yarışmalar içinde yol almaya çalışıyor Oğuz... Ortega’yı, Washington’u, Stevic’i, Oğuz mu aldırdı? Hiç sanmam... Revivo’nun gidişinde, Oğuz’un "oluru" alındı mı? Buna da, beni kimse inandıramaz. Öyleyse eldeki kadroyla, en iyiyi kotarmaya çalışmaktan başka ne şansı var ki, Oğuz hocanın?
Tabii kalede Rüştü gibi jokeri var Fenerbahçe’nin... Defansın açık verme yüzdeleri de, Galatasaray’a göre düşük Sarı - Lacivertli formada... Ayrıca gol bölgelerinde de, son hareketlerdeki becerili isimler olarak REBROV, TUNCAY, VLADİMİR ile ağır basıyor Fenerbahçe... Demek ki, yarın akşam bütün iş orta alan kavgalarında şekillenip, hücuma dönüşecek. İşte o bölgede oynayacak Sarı - Kırmızı ve Sarı - Lacivertli formalıların hangi çoğunluğu sakin, ama zıpkın gibi çabuk olabilirse eğer, preslerde kemik gibi olan ve "KONTROLSÜZ GÜÇ, GÜÇ DEĞİLDİR" gerçeğini beyinlerine işleyebilen taraf hangisi olursa, maçın kazanç ibreleri o yana doğru yönlenir...
Onun dışında "gereksiz sertlik, sahibine zarar verir" emsali, kabadayılıkla maç kazanılmıyor. Batista’nın, Berkant’ın Malatya önünde yaptığını bir "iç hain" bile yapmıyor artık Dünya futbolunda... Kim akıllı ve sakin, tek topla çabuk oynarsa, bu tarihi maçı o taraf kazanır.