Lorant, uzun zamandır yaptırdığı hazırlık kampı ve maçlarını tekzip edercesine bir tertip lotaryacılığı ile çıkmıştı Trabzon’un yeni tertibi önüne...
Orta alanın sağ ve sol kulvarlarında hazırlık maçlarında aşağı yukarı hiç oynatmadığı Abdullah ve Ogün’ü böylesine tepeden inme üç puanlık hayati maça sürmek, futbolun hangi teknik dengelerine uygun düşerdi ki ? Ayrıca bu ikilinin Trabzon tribünlerine birer "küfür ve yuh" kurbanı olacaklarını ve bunun oyundaki dengeleri Fenerbahçe aleyhine gereceğini haydi Lorant bilmiyor, peki Oğuz kardeşimiz da bu hesabı yapmaktan yoksun mu ?
Ortega ve Revivo’ya, bir tek düz pas bile yapamayan Abdullah ve Ogün’e neden kızayım ben ? Tabii bu ince hesapları yapıp, ligin fevkalade önemli ilk maçına oturmuş ve keskin bir on bir yaratamayan teknik adamlarla tartışacağız bunları... Toplama ve isimsiz bir on birle yarışan Trabzon’un temposunu ve kazanma hırsını hepimiz gördük. Peki niçin Fenerbahçe’nin 100 milyon dolarlık şöhretleri de aynı kazanma kavgacılığının ve hırsının içinde görünemediler ki ? Fener’in şaşmaz jokeri Johnson bile Sarı - Lacivertli ekibi sahanın her bölgesinde dar alana sıkıştırmayı beceren rakip kalabalıkların arasında sıkışıp, kaldı... Öyleyse bu karışık ve çalışmayan orta sahadaki trafiğin sol kulvarını Cem Karaca’yı alarak rahatlatmak pek doğru olmaz mıydı hani ?
* * *
İkinci yarıya Ortega’yı Ali Güneş’le değiştirerek oyuna başladı teknik kulübe... Buna karşılık Samet Aybaba ilk yarıda çok yorulan Bushi’yi, çabuk düşünen ve çok seri oynayan Selahattin’le değiştiriyor ve Trabzon’un teknik fizik güçleri aynı ilk 45 dakikadaki zenginliğiyle devam ediyordu Avni Aker’de... Evet, Trabzon çok çabuk kapanıp, aynı hızdaki çıkışlarıyla hem Fenerbahçe’nin hızını kesiyor, hem de pas yüzdeleri yüksek bir teknik düzen kurduğu için de, bol gollük ataklar yaratıyorlardı Rüştü’nün ceza sahası içlerine... Sonraları sayısız Trabzon ataklarına her zaman olduğu gibi önce aklını, sonra eldivenli pençelerini koyan Rüştü, Mehmet Yılmaz’ın müthiş bir gol hareketini de enfes kurtarışla önlüyor, ancak bütün bunlardan sonra pabucun pahalı olduğunu anlayan bay Lorant, Abdullah ile Washington’u oyundan alarak Cem Karaca ve Rapajc’le yenilemeye çalışıyordu eksik gücünü...
Özetlersek; Almanya köylerinde takımı kebapçı ve dönercilerle oynatıp, ucuz ve kolay filelere düzinelerce gol yığdıran bay Lorant, lig maçlarının ne demek olduğunu iki puan kaybettiği dinamik Trabzon önünde anlıyabiliyor muydu dersiniz.