Milli başarımız için büyük sevinç duygularıyla ayaklanan halkımız, acaba bu sevgi yumağı ile Türkiye’yi yönetenlere başka şeyler de hatırlatmak mı istiyordu dersiniz ?
60 yaşlarını aşmış bendeniz, zaman tüneline girip, 45’li yıllardan günümüze dayanan seneleri bir bir tarıyorum da, karşıma hüzün dolu olaylardan başka bu saygın halkı sevindirip, ayaklandıracak tek büyük başarı gelip, takılmıyor beyin hücrelerime... Öyle ya, İsmet Paşa devrinde Amerikan doları 40 - 50 kuruşken, sarı 25 kuruşları büyük dikkatle okşadığımız zamanlarda Türk insanı şimdilerden çok daha mutlu ve mesut yıllar yaşamaktaydı inanınız... Çok partili rejim ve Adnan Menderes vakası bu ülkeyi rayından çıkaran en keskin bir siyaset skandalıdır benim gözlemlerimde... Çünkü Türkçe ezanı tekrar Arapça’ya çevirerek, Atatürk düşmanlarına ilk siyaset rüşvetini veren kişidir kendileri... Güzelim İstanbul’u Rumeli Hisarı ile Topkapı Surları arasındaki bin yıllara dayalı tarih köklerini Barbaros Bulvarı, Millet ve Vatan caddelerini açmak uğruna kaç kocaman dozerlerle darmadağan edip, İstanbul’u yok eden zattır şimdilerin rahmetli Menderes’i... Daha bitmedi... Güney Doğu ve Doğu’da başlatılması gereken sanayileşmeyi İstanbul - İzmit arasına yığan bilgisiz ve ilgisiz zihniyet Marmara Denizi’nin "5800" civarındaki fabrika atıklarıyla zehirlenip, yok olmasına sebep olmuş, 100’ün üzerinde balık türüyle yaşayan Marmara Denizi, bugünlerde üç - beş balık çeşidiyle yaşamaya mahkum kalmıştır. Kurulan Vatan cepheleri ile başlayan siyasi bölücülükler, geçmişte karşılıklı vuruşmaya kadar varmışsa eğer, bunun Türk siyasetine yanlış adamlarla başlamış olmamızın çok önemi vardır işin özetinde.
Yani yeni kuşaklar "60 ihtilali" nin pek de uyduruk sebeplerle yapılmadığını bilmelidirler... Bu arada süratle artan nüfusun getirdiği ekonomik ve sosyal açmazlar bugünkü ekonomik korkuları doğuran en önemli sebeplerin önde gelenidir... Sonrasında gelip, giden siyasi kadrolar hep ilkesiz ve bilinçsiz ekonomiler yaratmış, bu arada banka hortumcuları Türkiye’de bürokrat kadrolarla, siyasi kadrolarla ortak suistimallere soyununca, bu süreci yaşayan on milyonlarca insanlarımıza dişe dokunur hiçbir başarının ortalarda görünemediği "hazin yıllar" kalmıştır sadece...
İnsanlarımız, işte Türkiye’de böyle bir eksikliğin, yıpranmışlığın ve de umutsuzluğun acılarıyla silkinip, atmıştır kendisini Milli Takım’ın geçeceği yollara... Halbuki milli zaferlerin hemen arkasında Avrupa Birliği adına yapılması gerekenleri gece gündüz toplanıp, yerli yerine getirerek, siyasi zaferlere imza atamaz mıydı parlamenterlerimiz milli takımcıları kıskandırırcasına. Bir zamanlar peşinden koştuğumuz efsane Karaoğlan, bugün başbakanlık koltuğunun hak ve hukukunu böylesine hoyratça kullanma yanlışına nasıl düşebiliyor, anlaşılır gibi değil... Özetle Milli Takım’ın yükselişine gösterilen büyük sevgi başarıya hasret kalmış Türk insanının başarısızlığa isyanıdır kısacası anlayanlar için...