Yazarlar"Erken öten güzel horoz..."

"Erken öten güzel horoz..."

22.08.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:

"Erken öten güzel horoz..."

Erken öten güzel horoz...

"Erken öten güzel horoz
Öt sürüp giden gecede bir daha
İnlesin sessizlik
Korku girsin yüreğine karanlıkta
çalanların"

İSTEDİĞİ kadar horoz ötsün! Köyün, kentin, ülkenin tüm horozları güneşin doğuşundan başlayarak ötsün dursunlar! Ne karanlıklar çözülüyor, ne çalanların yüreğine korku giriyor!.. Eskidendi utançlar, çekingenlikler, "alem bana ne der" ürküntüleri... Güzel horoz otuz yıl önce seslenen Dağlarca'nın dediği gibi "Ağu var mı? Yer"... Şu günlerde bir söz var "Ağzı olan konuşuyor". Gerçekte "Ağzı olan, yemesini beceriyor! Ne horoz, ne yasa, ne çevre, ne Tanrı korkusu!..
Dağlarca bu şiiri Aksaray Bulvarı'ndaki kitabevinin vitrinine asmıştı. Haftada bir, günün anlamını, olayların çirkinliğini duyuran dizeleri değiştiriyordu. Bir kez savcıya seslenmişti. O yakınlarda bir savcı oturuyormuş, gidip gelirken bu vitrin şiirlerine göz atar, sinirlenirmiş... Şair "Savcı nedir düşündün mü - Beni senden güçlü kılan" diyordu. Yasaların, hele eksik, yanlış, haksız yasaların üstündeydi sanatın gücü... Yasalar geçicidir, bugün var yarın yoktur. Ama şairin dizeleri her zaman vardır, var olacaktır.
Daha alaca karanlıkta başlarlar ötmeye... Önce biri, derken bir öteki, sonra bir başkası... Kimi yakından, kimi uzaktan, kimi köy aşırı, mahalle aşırı yerden... Bir haberi duyururlar birbirlerine!.. Tıpkı tamtamlar gibi... Neyi bildirirler? Güneşin doğuşunu, aydınlığın gelişini, zulmetin dağılışını...
Bu sabah yine uzak yakın horoz sesleriyle uyandım. Önce komşunun horozu, beş eşli, beş tavuklu horoz... Ardından inceli kalınlı sesleriyle köyün bütün horozları!.. Birden Dağlarca'nın ünlü şiiri geldi aklıma... Anımsadığıma göre bu Horoz şiiri yüzünden bir de soruşturma açılmıştı 70'li yıllarda ya da 60'ların sonlarında... "Ne demek istiyorsun, kimmiş o çalanlar, nerde o aç eller?" gibi sorular!..
"Erken öten horozun başını keserler" diye bir deyim vardır. Ötekiler gibi belli deneyimler sonucu ortaya çıkmıştır. Ama yanlıştır. Kişileri susturmaya, boyun eğmeye yöneliktir. "Küçücük aşım kaygısız başım", "Dünya yansa benim hasırım yanmaz", "Bal tutan parmak yalar" vb...
Dağlarca'nın bu unutulmaz şiirinin tamamını okumakta yarar var:
"Uyanmak, gelecekler üstüne çekilen bir bıçak gibi ışıl ışıl / Yeniden başlamak bir bilince, bir doğruya, bir savaşa yeniden / Atları, koyunları, kazmaları, kürekleri, uyandırmak / Güneş üzre önermek kurtuluşu.
Öt ki, kara dağlar allana / Gökyüzü yeryüzü sallana.
Erken öten horozun başı kesilirmiş / Bitmez tükenmez ki başın kesile kesile / Her çağda, her yüzyılda, her gün / Senin altın sesidir getiren ışığımızı.
Öt ki, kara dağlar allana / Aç eller tok tarlalara çullana."
Bir toplumun bilinçli aydınları, yazarları erken öten horozlar gibidir. Olacakları önceden haber verirler. Melih Cevdet Anday'ın dizesindeki gibi "telgrafhane gibi ses alır ses verirler." Bu yüzden pek çoğunun başı dertlere girer. Tarihe bir bakın, güzel aydınlıkları müjdeleyen, müjdelemeye kalkan nice felsefeci, bilimci, sanatçı, yazar, şair türlü acılardan geçmiş, kimbilir daha ne kadar zaman geçecektir. Ama vazgeçmeyeceklerdir aydınlıkları yaymaktan, erken öten horozlar olmaktan...
Horoz sesleri güneş doğunca kesiliverir. Gün başlamıştır. Bizleri derin uykulardan uyandıran horozun görevi bitmiştir. Bilmem artık, şairin dediği olur mu? Bundan sonra "korku girer mi yüreğine karanlıkta çalanların!.." Hiç bıkmadan, yorulmadan değişmeyen bir şeydir bu. Öyleyse, sevgili Necati Cumalı'nın ünlü şiirini anımsayalım: "Günaydın tavuklar, horozlar."



EN ÇOK OKUNANLAR

KEŞFETYENİ

İlgili Haberler