Fit Gusto

Normal şartlarda hava, su ve yer kabuğunda bulunan Arsenik, pirincin en sevdiği elementlerdendir. Diğer gıdalara göre yer kabuğunda bulunan Arseniği 10 kat daha fazla bünyesine çeker. Bu miktar pirincin yetiştirildiği ülke ve pirincin cinsine göre değişiklik göstermektedir.

Arseniğin yüksek oranda alınması zehirlenme ve ölümlere yol açarken düşük miktarlarda sürekli alınması sonucunda;

-Cilt hastalıkları

-Kanser

-Sinir sistemi hastalıkları

-Kalp hastalıklarına yol açtığı bilinmektedir.

İrlanda Queens Üniversitesi pilav yapımını 3 farklı yol ile incelemiş:

En yüksek arsenik miktarına ne yazık ki geleneksel olarak yaptığımız pirinç pilavında rastlanmış, yapılmadan hemen önce 2-3 defa yıkanıp sonrasında haşlama suyunun çektirilmesi ile yapılan pirinç pilavı sağlımız için en fazla risk oluşturan yemeklerden bir tanesi.

Makarnanın hammaddesi olan Durum buğdayı diğer buğdaylara oranla vitamin, mineral ve protein açısından daha zengindir. Doğru pişirme yöntemi ile hazırlandığında bu içerik korunmuş, daha sağlıklı bir yemek haline gelmiş olur.  

Makarnayı her zaman yaptığımız gibi bol suda haşlayıp suyunu süzme işlemi uygularsak, haşlama sırasında suya geçen vitamin ve mineral maddelerden faydalanamamış, karbonhidratın yanında yararlı besin içeriklerini alamamış oluruz.

A,B1,B2 vitaminleri, potasyum, fosfor, demir, kalsiyum ve protein açısından zengin olan buğdaydan yapılan makarnalarda bu besin içeriğini korumak için makarnayı pilav yapar gibi yapmak gerekir.

Malzemeler:

Bugünkü tarifimiz hem çok severek tükettiğimiz hem besleyici hem de fiyatından dolayı kolay ulaşılabilir makarnanın pişirme yöntemi ile ilgili olduğundan malzeme kısmını size bırakıyorum, makarnanın besin içeriğine ek olarak sağlıklı soslar ile daha da zengin ve sağlıklı bir yiyecek oluşturabilirsiniz.

Yapılışı:

İlk önce geniş bir tavada makarnamızın sosunu hazırlıyoruz. Sonrasında makarnaya hiçbir işlem uygulamadan hazır hale gel

Tükettiğimiz buğday grubunun değişime uğraması ile beraber içeriğinde bulunan glutenin yapısı da değişmiş ve daha az sindirilebilir sakızımsı bir yapı oluşmuştur. Bu değişim ile beraber glutene karşı hassasiyetimiz artarak bizleri diyetlere bir nevi mahkûm bırakmıştır.

Beslenme konusunda ciddi anlamda sağlık sorunları yaşayan Çölyak hastalarının yanında glütensiz beslenmeyi yaşam biçimi olarak benimseyenlerin sayısı azımsanmayacak kadar çoktur.

Gelin glutensiz beslenmeye farklı bir yönden bakalım, bu diyette sindirim sistemimizi düzenlerken diğer yandan bazı besin öğelerinden mahrum kalabiliriz. Yapılan akademik araştırmalar sonucu glutensiz bir diyette aşağıda belirttiğim vitamin ve mineral maddelerin sağlıklı bir şekilde alınamadığı kanıtlanmıştır.

Glutensiz beslenme sonucu gereksinimi artan vitaminler;

-Vitamin A

-Vitamin B

-Vitamin E

-Vitamin D

Çapraz bulaşma

Gıdadan gıdaya, ekipmandan gıdaya, canlıdan gıdaya olmak üzere mikroorganizma, kimyasal ve alerjen geçişleri çapraz bulaşma olarak adlandırılır. Bu bulaşmaya engel olabilmek adına;

Çiğ gıdalar ile pişmiş gıdalar aynı rafta muhafaza edilmemelidir

Pişmiş gıdaların mikrobiyal yükü ısıl işlem görmüş olmalarından dolayı daha düşüktür. Çiğ gıdalar ile yan yana muhafaza edilir ve temas olur ise mikrobiyal yükü fazla olan çiğ gıdalardan pişmiş gıdalara mikroorganizma geçişi olacaktır. Bu da toksin oluşumu sağlayarak gıdanın bozulmasına ve gıda zehirlenmelerine yol açacaktır. 

Çiğ etler her zaman dolabın en alt rafında muhafaza edilmelidir

Çiğ etler bir önceki maddede belirttiğim gibi mikrobiyal yükü fazla olan gıdalardır. Bu ürünlerin en üst raflarda muhafaza edilmesi alt raflardaki gıdaların üzerine suyunun damlaması haliyle çapraz bulaşmanın olmasına ve bakteri yükünün artmasına sebep olur.

Buzdolabında Muhafaza ettiğiniz her gıdanın üzeri kapalı olmalıdır

Buzdolabının içerisinde yüzl

Dünyada her gün 24.000 insan açlık ve açlığa bağlı sağlık sorunlarından dolayı hayatını kaybetmektedir. Çin Başkonsolosluğu'nun insan ölümleri için söylediği “bunlar rakam değil, candır” sözüyle tekrar bakınca açlığın ne kadar korkunç boyutta olduğu açıkça görülmektedir.

Bu korkunç düzeydeki açlığa rağmen üretilen gıdanın 1/3' ü israf olarak çöpe atılmakta, atılan bu gıdalar ile 1 milyar insan 3 defa doyabilmektedir. Gıdalarımızı çöpe atarken bu konunun aklımıza geleceğini, elimizdeki atık olmuş ürünü çöp kutusuna doğru yola çıkarmışken, belki o 3 saniyelik zaman aralığında 1 milyar insanı zihnimizden sessizce geçirerek “atmasam nasıl değerlendirebilirim? “ sorusunu kendimize soracağımıza ve bir sonraki alışverişimizi israf etmemek üzerine yapacağımıza canı gönülden inanıyorum.

Gelelim günün mutfakta sıfır atık tarifine. Çocukluğumda evimizde yemekler günlük pişmez fazla yapılır ve bir tabak kesinlikle komşu ile paylaşılır,

Para kazanmanın insan sağlığından daha değerli olduğu yüksek teknoloji çağında, beslenme konusunda atalarımızın çağına dönmek için büyük çaba sarf etmeliyiz.

Teknolojinin gelişmesi ve gıdaya olan ihtiyacın artmasından dolayı gıdaların genetik yapılarını değiştiriyor, uzun raf ömürlü sağlıksız yiyecekleri tüketime sunuyoruz. Gıdaya olan ihtiyacın artması dediğimize bakmayın günde 24.000 insan açlık ve açlığa bağlı sebepler ile yaşamını yitirirken bizler üretilen gıdanın 1/3 ünü çöpe atıyoruz. Bir yandan da kurnazlık yaparak insanların et diye yediklerine sakatat, çay diye içtiklerine gıda boyası karıştırıyoruz.

-Gıdaları geleneksel yöntemler ile nasıl saklayacağımızı,

-Yeni çıkan teknolojilerden en sağlıklı şekilde nasıl yararlanacağımızı,

-Çöpe atılması muhtemel, bekletilmiş, bozulmaya yüz tutmuş gıdaları nasıl değerlendireceğimizi,

-Evimizdeki ürünler ile nasıl sağlıklı ve lezzetli güzel tarifler çıkaracağımızı,

-İş yerinde veya dışarıda yediğimiz yiyeceklerde nasıl hileler olabileceğini ve nasıl