KOÇ Holding'in elektronik eşya üretimi yapan şirketi Beko'nun geçtiğimiz aylarda başına neler geldi, bir bilseniz. Durun! Bu o kadar üzülünecek değil, bilakis övünülecek bir durum.
Beko Elektronik yıllardan beri kendi know how'ını aktaracağı, fason üretim yaptıracağı uygun bir fabrika satın almak ister durur. Genellikle Avrupa ülkeleri ve Fransa'da fabrika almak isteyen Beko Elektronik'in bu ülkelere mal sattığı için oralarda ünü yaygındır. Hele Paris sokaklarında üzerinde Beko ilanlarıyla dolaşan Fransız taksilerini görmüş olsanız bunu daha da iyi anlarsınız.
Beko'nun ününü duyan Fransız Coffidur Group'un bir iştiraki olan Continental Edison adındaki elektronik şirketi Beko'ya hisselerinin
yüzde 49'unu satmak ister. Yarısından çoğu çalışanlara ait olan bu şirket yılda 400 bin televizyon üretir ama hep zarardadır. Paris Borsası'na kote olan Continental Edison sürekli kan kaybeder.
Beko Elektronik, Continental Edison'ın değerini anlamak için bir inceleme grubunu şirkete yollar. Tam 1.5 ay incelemeler sürer. Şirketin Beko'ya katacağı birşey olmadığı gibi, onlar Beko'dan birşeyler beklerler. Üstelik üretim maliyetleri de yüksektir.
Beko, satın alma yoluna gitmez ama bir memorandum anlaşması yapar. Teknoloji ve ürün alışverişi yapma yolunda anlaşmaya varırlar. Anlaşmaya göre karşılıklı ürün alışverişi yapılacak, ortaklık ise uygun şartlar yaratılırsa ilerki bir tarihte sözkonusu olabilecektir. Çünkü Beko'nun yıllık üretimi bir milyon 600 bin, Continental Edison'ın ise 400 bindir. Üstelik onların üretim maliyetleri de yüksektir.
16 Kasım'da Continental Edison'ın genel kurulu yapılır. Paris Borsası'na kote olmaları nedeniyle Beko ile yaptıkları memorandum anlaşmasını Beko'dan da izin alarak hem borsaya bildirirler, hem de Fransız gazetelerine ilan olarak verirler. Son iki yıl içinde 250 FF'den 90 FF'ye düşen şirketin hisseleri üç gün içinde 150 FF'ye çıkar.
Beko Elektronik'in genel müdürü Aydın Çubukçu'ya sordum. "Bu açıklamadan sonra Paris Borsası'ndan şirketin hisselerinden biraz topladınız mı?" Aydın Çubukçu, "Durumları o kadar kötüyken, emin olun hisse almaya bile cesaret edemedik" dedi. Ama daha sonra Aydın Çubukçu zararın neresinden dönülürse kar kardır deyip geçtiğimiz ay Paris'te bulunan Beko France'a bir miktar Continental Edison
hisse senedi alma talimatı verdi.
"Halka Hizmet, Hakka Hizmet" ANAP
"CHP Türkiye'nin geleceğidir" CHP
"Yok öyle yağma burası Türkiye" CHP
"Haydi Türkiyem ileri" DYP
"Geleceğin mutlu ve faziletli Türkiyesi için elele" FP
"Hepimiz aynı kilimin desenleriyiz" BBP
"Önce istiklal, sonra iktidar" BBP
"Anadolu'ya atılan tohum boy veriyor" BBP
DTP cephesinde daha birşey yok
SİYASİ partiler seçimlere hazırlanmak için o ajans senin bu ajans benim dolaşa dursun, bazıları daha tanıtım yaptıracakları ajansları bile henüz belirlemiş değiller. Ancak internetteki web sitelerinde söylemlerini yayınlıyorlar.
Hemen hemen tüm partilerin muhafazakar oyların peşinde olduğu ortada. Bunlardan biri de ANAP. Halka hizmet ettiği takdirde Hakk'a hizmet etmiş olacağını söyleyerek, radikal kesimin oylarını çekmeye çalışıyor. ANAP'ın sitesinde kanatlarını oynatan bir arı sizi karşılıyor. Fazilet'inkinde ise sürekli atan bir kalple geleceğimizin mutlu olacağı söyleniyor. Demokrasi, insan hakları, özgürlük, hukuk devleti ve kalkınma konularını öne çıkartılıyor, adeta Fazilet'in "5 ok" u ekranda parıldıyor. Geleceğin simgesi çocuklar da bir unsur olarak kullanılmış.
İlksan, çete, mobilya yolsuzluğu, Susurluk, Mercümek ve Kombassan olaylarını konu eden CHP, "yok öyle yağma, burası Türkiye" söylemiyle CHP'nin Türkiye'nin geleceği olduğunu söylüyor.
Büyük Birlik Partisi (BBP)'nin sitesinde dönen bir bayrak, gül ve hilal figürleriyle birlikte "hepimiz aynı kilimin desenleriyiz, önce istiklal, sonra iktidar" gibi söylemler bulunuyor. DYP'nin sitesinde ise hala "Haydi Türkiyem ileri" nutukları var. DTP'nin sitesinde dalgalanan bayrak ve dönen şemsiyeyle internet okuyucuları karşılanıyor. Söylemi ise henüz yok. Kulağıma gelenlere göre Cenajans Grey ve dolayısıyla Nail Keçili bu seçimlerde hiç bir siyasi partiye reklam kampanyası hazırlamama kararı aldılar. DYP'den "yüzde 99 Cenajans" diyenlerin yeni ajans arayışı içine girmiş olmaları gerekir.
ÖNÜMDE Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın hazırladığı 112 sayfalık bir rapor var. Rapor başbakanlık başmüfettişleri Ömer Faruk Çayan ve Mehmet Öztürk başkanlığında, Hazine Başkontrolörü Hüseyin Zengin, Bankalar Yeminli Murakıbı Mustafa Korhan ve Gelirler Kontrolörü Erol Çember tarafından hazırlanmış. 55. hükümetin başbakanı Mesut Yılmaz bu raporun hazırlanma talimatını yaklaşık bir yıl önce 23 Ocak 1998'de vermiş.
Ekip sıkı çalışmış ve raporu 98 Temmuz'unda tamamlayıp, dönemin başbakanı Mesut Yılmaz'ın masasına koymuş. Her nedense, geçen bu altı ay içersinde Mesut Yılmaz, raporun kapağını bile kaldırmaya zaman bulamamış. Oysa ben bile bu raporu bir saat içinde okudum ve anladım. Şimdi aynı rapor, 56. hükümetin başbakanı Bülent Ecevit'in önünde duruyor. Bakalım o ne zaman okuyacak?
Tozlu raflarda, eski başbakandan kalan belgeler arasında gözden kaybolduysa, hatırlatalım, böyle bir rapor var. Rapor Emlakbank tarafından verilen teminat mektuplarıyla ilgili. Emlakbank tarafından bazı şirketlere kullandırılan 378 milyon 271 bin dolarlık
harici garanti mektubu kredisiyle, 151 milyon 751 bin dolarlık
aval kabul kredisi mercek altına alınmış. Rapora göre, harici garanti mektubu kredileri yüksek risk unsuru taşıyor.
Harici garanti mektubu kredisinde, yurt dışından kredi bulan sözkonusu firma Emlakbank'a başvuruyor ve bu kredinin teminatı olarak dışarıdaki banka ya da finans kuruluşuna verilmek üzere bir teminat mektubu alıyor. Borçlu firmanın borcunu ödeyememesi halinde alacaklılar Emlakbank'ın kapısını çalıyor.
Aval kabul kredisinde ise alıcı bankalar ve borçlusu şirketler olmak üzere düzenlenen poliçenin üzerine Emlakbank kefil olduğunun notunu düşüyor. Krediyi kullanan şirketin yükümlülüğünü yerine getirmemesi durumunda alacaklılar Emlakbank'ın yakasına yapışıyor. Bu tür krediler yüzde 6 oranındaki bir vergiden kurtulmak için genellikle 2 yılın üzerinde vadeli olarak alınıyor. Emlakbank da bu tür uzun vadeli işlemlerde krediyi kullanan şirketin durumunu izlemiyor ve aldığı komisyonla yetiniyor.
Rapora göre Emlakbank yöneticileri 1994'ten beri verilen bu kredilerde yeterli hassasiyeti göstermiyor. Vadesinde yükümlülüğünü yerine getirmeyen şirketlerin kredilerinin vadeleri dolmasına aldırmıyor, vadesini uzatıyor. Risk bu vade uzatmalarıyla ikiye, üçe katlanıyor.
Raporu hazırlayanlar potansiyel risk oluşturan bu kredilerin bir kısmının bile tazmin edilmesi halinde Emlakbank'ın mali bünyesinin ciddi şekilde zaafa uğrayacağını yazıyorlar. Öyle ya,
yarım milyar dolarlık kredinin yüzde 15'lik bölümü bile batsa Emlakbank'a 75 milyon dolarlık fatura çıkacak.
İşte bir türlü özelleştirilemeyen Emlakbank'ın hali böyle. Emlakbank'ın devletin parasıyla dostluk kurup bankacılık ilkelerini çiğnediği şirketler arasında Korkmaz Yiğit, Ceylan, Bayındır, Balkaner ve Yüksel Grupları var. Bu tanınan isimlerin yanısıra geleceğin "yıldızı" olmaya aday başkaları da var. Şimdilik bu isimler bende ve teftiş kurulu raporunda saklı. Sayın Bülent Ecevit eğer bu raporun kapağını kaldıracak olursa Emlakbank'ı 1994'ten bu yana yöneten genel müdürlerin canı çok sıkılacağa benziyor.