02.10.1998 - 00:00 | Son Güncellenme:
Şeref Oğuz
Tuhaf bir başlık. haklısınız. Ben de yeni öğrendim. Açılımı; Fantasy Role Playing. Bir oyun. Strateji üstüne. ABD'de kolej ve üniversite öğrencileri arasında çok yaygın. Türkiye'de Robert Kolej, Nişantaşı Anadolu Lisesi, vs.. gibi okullarda FRP grupları var.
Öğrenciler biraraya geliyor. FRP konusunda her biri tuğla kalınlığında yığınca kitabın eşliğinde hayali rollere soyunuyor ve sorun çözmek için strateji geliştiriyorlar. Okulda öğrendikleri tüm bilgileri, fizik, kimya, matematik, tarih, biyoloji vs.. bu oyunda kullanmak zorunda kalıyorlar.
Benim işimin çok sevdiğim bir yanı var. Bilgiye erişim olanakları. İstediğim konuda, bu konuyu en iyi bilenlere ulaşabiliyor, bu bilgiyi okura aktarma görevimi yaparken, kendimi de yetiştiriyorum. İşim beni her gün, en az bin sayfa yazı okumak zorunda bırakıyor. Haftada yüze yakın kişiyle görüşmeyi zorunlu kılıyor. Tüm embesilliğime (moronla idiot arası zeka düzeyi) rağmen, çok şey öğreniyorum.
Bir diğer talihim, yeni ve çağdaş konularda çok iyi bir öğretmenim var. FRP'yi de ondan öğrendim. Bu oyunda, her özelliği belirli bir rol seçiyorsunuz. Örneğin avcı iseniz, kıyafetinizden dayanıklılığa, iz sürme yeteneğinden giysinize kadar tüm özellikleriniz belirlenmiş. Karizma, iyi veya kötü oluşunuz, bilgeliğiniz, bedensel kabiliyetiniz, el becerileriniz tanımlanmış.
Oyunu, DM yönetiyor. DM, zindan bekçisi demek. Böylesi hayali senaryo oyunları, dört duvar ardına hapsedilmiş mekanlarda doğduğu için, zindancıbaşı veya koğuş ağası, oyunun kural koyucusu.
DM, size bir başlangıç olayı veriyor. Örneğin ormanda bir ateş farkettiniz. Yaklaşınca 3 kötü adamın direğe bağlı birine işkence ettiğini gördünüz. Sen ne yaparsınız? Basit gözüküyor değil mi? Ben de öyle sandım ama değilmiş.
Siz fikir yürütürken DM, arada müdahale ediyor, örneğin "silahları dikkate aldın mı?" diyor. Örneğin, "adamları yakaladım, etkisiz hale getirdim, adamı kurtardım" gibi mucizevi ve salakça cevap verdiğinden, seni oyun dışı bırakıyor. Zira bu işler o kadar basit değil.
Bu oyunu, günlük hayatın araçlarıyla oynayabilir miyiz? Öğretmenim, "olur" diyor ve ekliyor; "ama çok sıkıcı olmaz mı?" Aslında benim gibi koca bir adamın çocuk oyunlarına bu merakı yadırganabilir. Ama söyleyeceklerim var;
Sorunlarla donanmış günlük hayattan daha sıkıcı olan, eğitim sistemimiz. Güncel olmayan, zamanı geçmiş bilgileri, eskimiş yöntemlerle çocuklarımıza aktarmaya çalışıyoruz. Sonra da ellerine tutuşturduğumuz diplomanın işe yaramamasından yakınıyoruz. Tıpkı bizim elimize tutuşturulanlar gibi. Zira diploma kazanıyorlar ama beceri kazanamıyorlar.
Günümüzün en önemli becerisi, beyinsel beceri. Çünkü Bilgi Çağı, daha fazla bilgiyi, daha kısa sürede, daha yüksek değerde elde etmeyi, işlemeyi öngörüyor. Strateji kavramı ise bizim eğitim sisteminin kapsama alanında değil. Bu yüzdendir ki, pek çok öğrenci, "bunları niçin öğreniyoruz, hayatta hiç bir işimize yaramayacak" yakınmasında.
FRP bir oyun. Strateji oyunu. Öğrendiğin her bilgi kırıntısını, hayali rollere yükleyip, hayali senaryolarda kullanarak, "muhakeme" pratiği yapıyorsun. Ders olsa belki oyun kadar eğlenceli olmaz. Çocuklar eğlenirken, FRP ile stratejist, taktik ustası ve espri kritik uzmanı oluyorlar. Bu yöntem onları proaktif yapıyor, testinin kırılma sonrasına değil, testiyi kırmamaya odaklanıyorlar.
Okullarda satranç derslerinin zorunlu olmasını da aynı gerekçelerle savunuyorum. FRP ile yeni tanıştım ve çok beğendim. Belki sizin çocuğunuz biliyordur. Bu oyunun yığınca romanı, kaynak kitabı olması boşuna değil. Eğitimin niceliğine odaklı (bina, 8 yıl, bilgisayar vs.) yöneticilerin, eğitimin niteliğine (müfredat, öğretmen kalitesi, interaktif yöntem) odaklanmaları gerekiyor.
Bu arada öğretmenimi söylemeyi unuttum; Oğlum. Tıpkı sizin çocuklarınız gibi.
Yazdıklarımı abartılı bulanlara tavsiyem, çocuklarını izlemeleridir.
Yazara E-Posta: seref.oguz@milliyet.com.tr