Yazarlar Güvenimiz kalmadı artık

Güvenimiz kalmadı artık

04.03.2000 - 00:00 | Son Güncellenme:

Güvenimiz kalmadı artık

Güvenimiz kalmadı artık


       İnsan Hakları Komisyonu baskın yaptıkları karakolda falaka buluyor... Polisler "aa bu da ne" diye soruyor... PKK'ya üye olmak ve otobüs yakmak suçuyla gözaltına alınan 16 yaşındaki genç kızların doktor raporunda şunlar yazıyor: "Öldürme, işkence ve tecavüz tehdidi. Sözle, dokunarak ve copla taciz uygulanmış, makata cop sokarak tecavüz edilmiş, başa, göğse cop, tekme ile vurma, ağıza aldığı darbelerle dişinin kırılması, ilk iki gün aç bırakma, suyun içine tükürdükten sonra içirme, soğuk zeminde bekleme, işkence seslerini dinletme, uyuduğunda dizlerine tekme vurarak uyandırma, çıplak bırakmak..." Her gün bunları duyuyor, bunları okuyoruz... O yüzden "birtakım şeylere" inancımız güvenimiz kalmadı.

Buz gibi hava ve DGM

       Sosyolog Pınar Selek de kanıtlanamayan suçundan, hala cezaevinde.
       Mısırçarşısı patlamasında yedi kişi öldü, sakat kalanlar da var. Olayın üzerinden iki yıl geçmek üzere; bu kadar önemli bir olay niçin bu kadar uzatılır? Daha bombadan mı, gaz sıkışmasından mı, tüpgaz patlamasından mı olduğu belirlenemedi. Mısırçarşısı olayının bomba olmadığı kesinleşirse, bu genç kızın ve benzerlerinin hapiste geçen yıllarını kim ödeyecek?
       Buz gibi bir havada 10.45'te başlayacak dava için DGM'deyim. Duruşma bir türlü başlayamıyor. Cezaevi arabası sonunda geldi ama Pınar bunun içinde bekletiliyor. Sokak çocukları, travestiler, Pınar'ın sevenleri ortalıkta dolaşıyor.
       Sokaklardan kurtulmuş bir genç adam, İbrahim, o karlı günde Adapazarı'ndan kalkmış gelmiş. "O bizim ablamız, ona canımız feda" diyor. Travestiler ciddi kıyafetleri içinde üzgün ama umutlu, kapatılan atölyede neler yaptıklarını anlatıyorlar. Saat on iki... Ara verildi deniyor. Pınar hala arabanın içinde. Saat bire doğru duruşma başlıyor.
       Sanıklar, "Bana ait olmayan ifadeleri imzalamak zorunda kaldım. İşkence altındaydık. Kürt olduğum için işkencelere maruz kaldım. Eşimi taciz, beni tehdit ettiler. Karakolda işkence yaptılar, tecavüz tehdidinde bulundular, içeriğini bilmediğim ve okumama izin verilmeyen belgeleri işkence ile imzalattılar, üstümde ve evimde hiçbir suç unsuruna rastlanmamıştır" diye konuşuyorlar.

Tanık polisler

       Sıra tanıklık yapacak polislerde. Polislerin pek çok soruya "hatırlamıyorum, bilmiyorum" diye cevap vermeleri şaşırtıcı. Oysa polisler pek çok davanın tanığı oluyorlar; hatırlamamak gibi bir lüksleri yok... Polislerin tanıklıklarından örnekler:
       "Yakalanması Odakule civarında oldu. Bu zaten planlı bir operasyondu. Takip altındaydı. Çantasından bomba yapımında kullanılan kimyasal maddeler çıktı. Saati ve tarihi hatırlamıyorum. Maksadı aşan bir soru bu... Bunlar net değil, varsayımlara göre anlatıyorum."

"Hatırlamıyoruz!.."

       Polis, atölyeye Pınar'ın verdiği anahtar ile girdiklerini söylüyor. Avukatlar, bu anahtarın Pınar'ın üzerinde çıkanlar listesinde bulunmadığını söylüyor.
       Polis,"suç teşkil etmeyen şeyler yazılmamış olabilir" diyor. Oysa saç tokasına kadar yazılı listede. Avukatlar ısrarla Pınar'ın nerede yakalandığını soruyorlar. "Odakule'nin civarı" deniyor. Avukatlar "Odakule iki ayrı caddeye bakıyor, hangi caddede yakaladınız?" diye soruyor. Polis, bu iki koca caddeden hangisinde yakaladığını hatırlamıyor. Pınar ise olayın Kurtuluş'ta gerçekleştiğini söylüyor. Olay Yeri İnceleme Şubesi polisi de, "Çok olaya gittiğimiz için hatırlamıyorum nasıl bir evdi, neredeydi" diyor.

"Yalan söylüyorlar!"

       Sıra Pınar Selek'e geliyor. İlk söylediği söz, "yalan söylüyorlar" oluyor. "... Patlamadan bir ay sonra bomba olduğu açıklandı, neden?.. Mısırçarşısı komplosu tarihseldir. Bu komployu düzenleyenler halk düşmanlarıdır, iç savaş isteyenler, rant peşinde olanlardır... Böyle bir ortamda kendi durumumla ilgili bir tepkiye girmem bencillik olurdu" diyor.
       Avukatlar konuşmaya başlıyor... Savcı avukata, "Bunları daha önce de anlattınız, çabuk olun" diyor. Yargıç "Daha bir sürü dosya bizi bekliyor" diyor. Avukatlar "Bir buçuk yıldan sonra ilk defa ciddi bir sorgulamaya alındılar. Tutuklular Kırklareli'den, para ve araç yok diye getirilemiyor, adil yargılanma hakkı ihlal ediliyor" diyorlar.

Ve karar

       Karar açıklanıyor: Adli Tıp Enstitüsü patlamanın ne olduğuna dair rapor verecek... Bomba mı, gaz sıkışması mı, tüpgaz mı olduğu hala belirlenemeyen bir dava için Pınar Selek iki yıla yakındır içeride... Suçsuz olduğunu söyleyen genç kız ve patlamada hayatlarını kaybedenlerin yakınları ve sakat kalanlar davanın bir an önce bitmesini istiyorlar. Bu kadar önemli bir davanın çabuk sonuçlanmaması insanın içini acıtıyor... Ama evet... Daha bir sürü dosya bekliyor... Adalet Bakanı, çözüm için en erken 2002 yılını gösteriyor.

Erdemli yargıç kimliği

       "Politikacıda zaman kavramı yok" başlıklı yazımdaki Adalet Bakanı'nın açıklamalarını tartışmak gereği duyan Yargıtay Onursal Üyesi Çetin Aşçıoğlu'nun bana yolladığı mektuptan bir bölüm aktarıyorum:
       1- İş başına gelmiş tüm bakanların yargıda iyileştirme konusunda tek söylemleri var "yargıyı yasaları değiştirerek hızlandıracağız". Oysa sorun, yasalardan değil yasaların uygulanmamasından kaynaklanmaktadır. Sayın Adalet Bakanı Türk'ün "duruşma her şey hazır olduktan sonra başlayacak" biçimindeki açıklaması bugünkü usul yasalarımızda yer almakta; ancak uygulanmamaktadır.
       Yasalar bilirkişiye gidilmesi gereken durumları yargılamanın özünü ve yargıcın yargılamaya egemen olmasını koruyacak, sınırlandırılmış olmasına karşın, bugün yargıçlar hemen her konuda bilirkişiye başvurmakta ve çoğunlukla bilirkişiler 'öyle dediği' için karar vermektedirler.

Yargının gerçek sorunu

       Yargılamanın hızlanması ya da daha doğrusu usa uygun (makul) sürede yargılanma; bireyin, doğru ve güvenli (adil) yargılanma hakkının olmazsa olmaz koşuludur. Yalnız ondan önce, Türk yargı düzeninin çok daha büyük sorunu var. Hak ve adalete ulaşma. Bir yargılama sonunda verilecek karar, sosyal duğruluğu konusunda yanlarda ve toplumda olumlu inanç oluşturamıyorsa; o yargı düzeninde hak ve adalet kavramlarının güncelleşmesi konusunda çok büyük sorunlar olduğu kabul edilir. Bugün yargı düzenimizin temel sorunu budur. Bir süre önce Urfa'da "töre cinayetleri nedeniyle verilen, sizin de dile getirdiğiniz kararı" hatırlayınız. Değişik olaylarda sosyal doğruluğu açıkça tartışılabilecek kararların sayısı ürkütücüdür.

Erdemli yargıç yargılamalı

       Yargıda politikacının ya bilmediği ya da bilip de çok uzun vadeli olduğu için gözardı ettiği temel sorun, erdemli yargıç kimliğine sahip yargıçlarla yargılama yapılmasını sağlamaktır. Bunun için yargı bağımsızlığı; bilgi ve kültürlü işin uzmanı yargıçlar yetiştirmekten ve yargıçların keyfi davranışlara karşı bireyin "doğru ve güvenli yargılanma hakkını" hesap sorarak güvenceye almaktan geçer.
       Bunlar sağlanmadıkça köşenizde dile getirdiğiniz "varsayım mahkumlarının" ya da hak aramanın son kapısı önünde hakkını alamayan ya da neye alamadığını anlayamayan kişilerin güvensizlik inançları giderek dayanılmaz boyutlara ulaşacaklardır.



Yazara E-Posta: d.asena@milliyet.com.tr