Harun Uysal

Harun Uysal

harun.uysal@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye geneliyle birlikte Ege’de kışın yağan aşırı yağmurlar ile soğuk, ardından mildiyö hastalığı ve yazın yaşanan aşırı sıcaklık ile kuraklık üzümde rekolteyi zaten düşürmüştü. Bunun üzerine gelen düşük fiyat da üreticiyi iyice çıkmaza soktu.
Sofralık yaş üzümün bağ fiyatı sezon başında 1 lira iken, 75 kuruşa kadar düştü. Halbuki rekoltenin az olması bağcıyı yüksek fiyat beklentisi içine sokmuştu. Ancak istenen olmadı ve yaş üzümde sıkıntı yaşandı.
Sıkıntının bir nedeni yukarıda belirttiğim gibi uygun olmayan hava koşulları ve hastalık ise diğer nedeni de, Orta Doğu’daki karışıklık ve özellikle de Suriye’deki iç savaştı. Çünkü Suriye Türkiye’den tarım ürünleri almadığı gibi, ihracatta mal taşıyan tırların transitlerine de bir süredir izin vermiyor.
Şu anda bile satılamayan bağlar var ve kalan güzelim üzümler, 60 kuruştan (o da alıcı bulursa) şaraplık olarak satılıyor. Tabi bu durumda üretici de zarar ediyor.
Üzümün bu acıklı hikayesinden sonra gelelim Ege’nin özgün ürünü olan incire. Kuru incir rekoltesi, hasat edildiği ağustos ve eylül aylarının ortasına kadar yağmur ve doğru dürüst çiğ yağmaması nedeniyle normaldi. Hatta kalite de geçmiş yıllara nazaran daha iyiydi. Başlangıçta fiyatlarda gayet güzeldi.
Ancak sonradan ne olduysa oldu. 20 Eylül’den sonra fiyatlar birden bire düştü. Ekim sonu gelmesine rağmen şu anda hala bazı üretici damlarında incir alıcı bekliyor. Sezonda 3 lira olan mala, şimdi biçilen fiyat 75 kuruş. Bu durumda olan incirci “nasıl olur da dünyanın tek üreticisi olan ülkemiz bunu pazarlayamaz” diye isyan ediyor
Tariş’in de son yıllarda fiyat açıklamadan alım yapması doğrusu akla pek uygun gibi görünmüyor. Üretici, Tariş fiyatı belli olmadığı için tüccara kayıyor ve tüccarın insafına terk ediliyor.
Ege’nin bir diğer önemli ürünü olan zeytinyağında da düne kadar üretici son derece moralsizdi. Ancak şu anda fiyatlarla ilgili olumlu haberler geliyor. Düne kadar 3,5 lira olan dizem (bir asidin altı) yağın litre fiyatı şimdi 5 liraya yükselmiş bulunuyor.
Yazılarını zevkle okuduğum, Güngör Uras 24 Ekim tarihli Milliyet gazetesindeki köşesinde zeytin rekoltenin yüzde 5 oranında artacağını yazmış. Aslında bu durumda fiyatın düşmesi beklenirken, artması kimseyi şaşırtmamalı. Çünkü 3,5 lira, zaten aşırı düşük bir fiyattı.
Şayet fiyat bu miktarda kalsaydı ya da daha aşağıya düşseydi, bu yıl zeytin ağaçlarına üretici yaklaşmayacaktı ve ürün ağaçlarda kalacaktı. Fiyat artışı ile hem tohur (ağaçtaki ürün) kurtuldu hem de gelecek seneki zeytinyağı açığı.
Bayram süresince yaptığım gözlemde, artan girdi maliyetleri nedeniyle 5 liralık fiyat yetersiz bile olsa, zeytinyağı üreticisinin gözlerinin parladığını ve hasat için istekli olduğunu gördüm. Şimdiden bezler, zeytin sıyırma makineleri, çıkınlar hazırlanmış. Tek eksik istenen yağmurların yağmaması.
Patatesle başlayıp nar, üzüm, incir ve zeytinyağıyla devam eden sıkıntı, ileriki yıllarda da Ege’deki çiftçinin başını ağrıtacak. Bu durum üreticiler kooperatifler şeklinde örgütlenmediği sürece de devam edecek.
Türkiye’de yirmi milyonluk bir kitle bugün örgütsüz olduğu için, fiyatları belirlemede maalesef rol alamıyor, aracıların insafına bırakılıyor.
Ve bu da herhalde kader değil.