Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bir zamanlar demokrasiyi küfür düzeni diye tu kaka edenlerin, demokrasiyi araç olarak görenlerin bugün demokrasi bayrağını yükseltmeleri acaba bu topraklarda hangi mücadelenin, hangi siyasal kararlılığın ürünüdür?Bir zamanlar laikliği reddederek devlet ve toplum düzenini İslama dayandırmak isteyenlerin bugün değiştiklerini söylemeleri nereden kaynaklanmaktadır?Bir zamanlar İslam Ortak Pazarı diye siyaset sahnesine çıkanların bugün Avrupa Birliğini savunmalarındaki hikmet nedir?Bir zamanlar Humeyni devriminden heyecan duyan, bu ülkenin geleceğini Libyalarda, İranlarda, Suudi Arabistanlarda, hatta Sudanlarda arayanların bugün "Avrupa Birliği projesi artık bizim de paylaştığımız uygarlık projesidir!" noktasına gelmelerini, söyler misiniz, neye, kime borçluyuz?İşte benim yanıtım:Atatürk ve laikliğe borçluyuz!Bunun için yıllar boyu verilmiş olan mücadelelere borçluyuz.Osmanlı döneminde yüzünü Doğuya değil Batıya çeviren, devleti kurtarmak için modernleşmenin tohumlarını atan hareket, Türkiyede Cumhuriyet Devrimini hazırlamıştır.Muasır medeniyet seviyesi diye tarih sahnesine çıkanlar olmasaydı... Erkek - kadın eşitliği diye tarih sahnesine çıkanlar olmasaydı... Din - devlet işlerinin arasına duvar çekerek tarih sahnesine çıkanlar olmasaydı...Bugün demokrasi olur muydu?Hayır olmazdı.Tersini savunanlar varsa, spekülasyon yapmaya devam edebilirler. Ama bu sadece spekülasyon olarak kalmaya mahkumdur.Bu topraklarda, kökleri Osmanlı dönemine uzanan iki temel çizgi varlığını her zaman korudu. Birinin yüzü Batıya, ötekinin yüzü Doğuya dönüktü.Biri ağır bastı.Cumhuriyet Devrimini yaptı.Laik düzeni getirdi.Buradan demokrasiye geçirdi ülkeyi.Ötekiler, hep bu çizgiyi değiştirmeye, Türkiyenin yüzünü tersine, Batıdan Doğuya çevirmeye çalıştılar.Bu kavga, uygarlık kavgası idi.Bu kavga Türkiyede kazanıldı.Örneğin İranda kaybedildi.İranlı yazar Haşim Agacari daha bu yakınlarda dinde reform istediği için idama mahkum edildi. İslam dininde de Hıristiyanlıktaki gibi reform yapılmasını, din adamlarının sadece Allahla kişiler arasında aracı kalmalarını istedi diye idama mahkum edildi.Laikliğe karşı ölüm cezası!Humeyni modeli işte bu.Atatürk modeli de tersi...İrandaki mollalar bu nedenle Atatürkten, Türkiyeden nefret ediyorlar. Türk modelini kendi varlıklarına en büyük tehdit olarak görüyorlar. Suudi Arabistandaki Vahhabilik bu yüzden bin yıldır Atatürk modelinden kurtulmak isteyenlerin değirmenine su taşıyor.Ama başaramadılar.Türk modeli tuttu.İranda hala laiklik isteyeni idama mahkum eden anlayışın, Talibanizmin, Bin Ladinizmin, yani yeşil faşizmin köklerini sulayan kaynakların, zihniyet ikliminin ne olduğu artık apaçık ortaya çıkan 11 Eylül dünyasında, Atatürk ve Türk modeli çok daha iyi anlaşılmış durumda.Aksayan yanları yok mu? Var.Aşırılıkları olmadı mı? Oldu.Demokrasinin gelişimine yer yer ayak bağı olan bu aksaklık ve aşırılıkları, yine demokrasi içinde elbirliğiyle düzeltiyor, törpülüyoruz. Geçmişin hatalarından ve yanlış anlamalarından hep birlikte dersler çıkartıyoruz.Bu açıdan Avrupa Birliği projesine bugün iktidarıyla muhalefetiyle ve işbirliği ruhuyla sahip çıkılması, ayrıca Cumhurbaşkanı Sezerin bunun arkasına bütün ağırlığını koyması, ülkemizin aydınlık yarınları için umut verici bir gelişmedir.Evet iyimserim. Türkiye herkesin, her inançtan insanın birbirine, birbirlerinin hayat tarzlarına saygıyla, hoşgörü ya da tahammülle barış ve huzur içinde yaşadıkları bir ülke haline geliyor, gelecek.Atatürkü 10 Kasımda bir kez daha saygıyla anıyorum. h.cemal@milliyet.com.tr Bir zamanlar İslamcı, köktendinci fikirlerle siyaset yapanların bugün demokrasiyi kabullenmeleri, benimsemeleri neyin başarısıdır?