Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı




Bellapais'te, Haçlı seferleri döneminde inşa edilmiş manastırın duvarları arasından Akdeniz'i seyrediyorum. Burada hep klasik müzik çalar. Bu kez Vivaldi'nin Dört Mevsimi kulağımı okşuyor.
Patlayan baharın yeşilliğiyle Akdeniz mavisi iç içe. Bu coğrafyanın ölümsüz servi ağaçları ise etrafa bir başka güzellik katıyor.
Doyamadığım bir manzara!
Kıbrıs'a her gelişimde uğradığım bir yer. On ikinci yüzyıldan kalma bu duvarın dibindeki masada kim bilir kaç kez dalıp kendi iç yolculuğuma çıktım. Özellikle gün batıp mehtap doğarken...
Restoran yerli yerinde. Çevrede tek değişiklik, Rumca yazı ve duyurular. İki masada Rumlar var, öğle vakti keyifle beyaz şaraplarını yudumluyorlar. Yaşlıca bir kadın, masadaki genç kızlara Girne'yi işaret edip bir şeylBenim kulağımda, Yakın Doğu Üniversitesi'nde geçen gün rastladığım genç kızın o sözleri var:
"Bu çağda düşmanlıkla yaşanmaz. Olan olmuş geçmişte. Artık geçmişte yaşayamayız. Geçmiş geçmişte kalsın."
Bu seste barış çağrısı var. Bu seste çözüm çağrısı var. Öyle inanıyorum ki, 20 Nisan'da referandum günü en çok bu ses duyulacak.
Beş gün boyunca Kuzey Kıbrıs'ta dolaştım. Annan planına karşı olanla, olmayanla konuştum.

'İyimserim, evet çıkacak'
Çözüm yakın, barış yakın.
İçimdeki ses de öyle diyor.
Lefkoşa'nın CTP'li, - Başbakan Mehmet Ali Talat'ın partisinden - Belediye Başkanı Kutlay Erk şöyle dedi:
"İyimserim, evet çıkacak. Öylesine acılar yaşadı ki bu halk, geçen yıllar içinde barışa olan ihtiyacının büyüklüğünü iliklerine kadar hissetti. Çözümsüzlükle sadece fakirleşiriz, dünyadan daha çok izole oluruz. Avrupa vatandaşlığının ne anlama geldiğinin bilincinde olmayanlar, bence referandum günü iyice azınlığa düşecekler."
Buna ben de inanıyorum.
Ancak çözüm için, 20 Nisan'da sandıktan yüksek oranda evet çıkması için iki konunun altını bir kez daha çizmek elbette gerekiyor: (1) Ankara'da hükümetin sağlam durması... Bir başka deyişle, referandum öncesi 'evet'e ilişkin olumlu mesajını Kuzey Kıbrıs'a göndermesi... (2) Otuz yıldır yaşadığı evini barkını, malını mülkünü çözümle birlikte Rum'a geri vermek durumunda olanların geleceğe dönük kaygılarının giderilmesi, yani sağlam güvenceler sağlanması...
Ankara'dan mesaj ve mal mülk konusu herkesin ağzında...
"Hükümet sağlam mı?" diye soranlar arasında Barış ve Demokrasi Hareketi lideri Mustafa Akıncı da vardı. Hükümetin vereceği sesin özellikle Türkiyeli göçmenleri etkileyeceğini, referandumda çözümü garantileyeceğini söyledi.
Ya hükümetten mesaj gelmezse.
Bu soruya Kıbrıslı bir meslektaşımın yanıtı şöyleydi:
"Sandıktan yine evet çıkabilir. Az farkla da olsa evetler kazanır, statüko yenilir. Ama bu az fark ve Denktaş'ın kampanyası toplumu ikiye böler, toplumun dokusunda derin bir yara açılabilir. Anlaşma imzalanır ama barış baştan sakat doğabilir. Bu nedenle, Türk hükümetinin olumlu mesajıyla evet oranının yükselişe geçmesi lazım."
Mal mülk konusuna gelince...
Daha önce de yazdım. Türkiyeli göçmenler için şu noktaların referandum öncesi sağlam kazıklara bağlanması sürekli yineleniyor: (1) Evini Rum'a bırakıp gidecek olanların yeni evlerinin bedelinin devlet tarafından karşılanması... (2) Oturduğu evin Rum tarafından kendisine kiralanması halinde, 20 yıllık kira bedelinin devlet tarafından ödenmesi... (3) Yeni evine barkına, işine kavuşana kadarki geçiş döneminde geçim derdinin devlet tarafından çözülmesi... (4) Ya da örneğin Güzelyurt'u bırakacak 22 bin Kıbrıslı Türk göçmen için inşa edilecek yeni Güzelyurt'u gösteren maketlerin, kaynaklarının inandırıcı biçimde sergilenmesi...
Dışişleri Bakanı Serdar Denktaş'la sohbet ederken bu konuda aynen şöyle dedi:
"Rumlarla iyi gitmiyor görüşmeler... Bir şey çıkmıyor. Anlaşılan hemen her şey sonunda hakeme kalacak. Şunu açıkça vurgulamak istiyorum: Malk mülk konusu böyle giderse, ben referandumda hayır isterim. Çünkü böyle bir anlaşmadan kalıcı barış çıkmaz, yine geçmiş yaşanabilir."

'Barış, imzayla olmaz'
Evet, mal mülk konusu...
Yani kesenin ağzını açmak...
AB'nin, ABD'nin, Türkiye'nin bu noktaya gereken önemi vermeleri şart, eğer Güney'le Kuzey arasında duvar kalıcı biçimde inecekse... Yoksa, referandumdan evet çıksa bile, 1 Mayıs sonrası barışı yönetmek zorlaşabilir. Lefkoşa'nın göbeğinde, asırlık Ermeni konağındaki Boğcaciyan Restoran'da veya Türkçe adıyla Konak'ta ağızda dağılan Fırın Katmeri tatlısını yerken, Kıbrıslı bir meslektaşımın dediği gibi:
"Barış imzayla değil, insanların barışmasıyla mümkündür."
Beş günlük gezi sonrası içimdeki ses, Kıbrıs'ta çözümle barışın çok yakın olduğunu söylüyor. Ama tabii bunun bir koşulu var: AKP hükümetinin Kıbrıs'ta sağlam durması, olumlu mesaj vermesi...
Bu da şimdilik yakın ihtimal görünüyor.
İyi pazarlar!