Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Geçenlerde Genelkurmay'ın bir 'andıç'ı üzerine bir yazı yazmıştım. Bir de basında CHP ile ilgili bir andıç veya rapor yer aldı. Meslek büyüğümüz Altan Öymen, o raporun yazıldığı dönemde CHP Genel Başkanı'ydı. Bana o sıfatıyla, bir mektup yazdı. Bugün sütunumu ona bırakıyorum:

"Sevgili Hasan Cemal,
Geçen hafta Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı'nın bir gizli raporu gazetelere yansıdı. Bu, CHP'nin benim genel başkanlığım döneminde Güneydoğu'da yaptığı bir toplantıyla ilgiliydi. Sen galiba yurtdışında bir gezideydin, konuyu bilmiyor olabilirsin.
Toplantı, geçen 8 Nisan günü Diyarbakır'da yapılmıştı. CHP'nin o zaman Giresun'da başlayıp Çanakkale'den Sivas'a, Hatay'dan Kars'a kadar düzenlediği "Halkla Birlikte Çözüm" toplantılarından biriydi. Görülüyordu ki, raporu yazanlar, bizim bu toplantıda söylediklerimizin ve 'niyet'lerimizin sakıncalı olduğu izlenimine varmışlardı.
İşin asıl ilginç yanı şuydu: Bu raporda yazılanlara benzer iddialar, geçen yaz ortasında Sayın Başbakan'ın CHP'ye yönelik bir suçlama kampanyasında da yer almıştı.
Şimdi ben, konuyu ve şu görüşümü senin de dikkatine sunuyorum:
(1) Sayın Başbakan, CHP'ye karşı haziran sonunda başlayıp devam eden suçlamalarının devletin "istihbari" bilgilerine dayandığını söylemiş, ama bunun kaynağını açıklamamıştı. Şimdi, bu belgenin yayınlanmasıyla, Başbakan'ın suçlamalarının dayanağının bu rapor olduğu izlenimi ortaya çıkmıştır. Bu izlenim doğru mudur? Doğruysa, Sayın Başbakan bu gibi rapor çalışmalarının siyasi sorumluluğu yanında, bu raporun içeriğinin de sorumluluğunu taşımaktadır.
(2) Raporun içeriğinde birçok maddi hata ve çelişki vardır. Öyle ki, benim konuştuğum toplantının günü bile yanlış yazılmıştır. Sonuç bölümünde, veri olarak yazılanlara tamamen zıt değerlendirmeler yapılmıştır. Örneğin, CHP yöneticilerinin HADEP'le işbirliği yapmak gibi bir düşüncelerinin bulunmadığını" ifade ettiğim belirtildiği halde, "sonuç" bölümünde CHP yönetiminin "yapılacak ilk seçime HADEP ve benzeri çevrelerle ortak bir platformla girmeyi amaçladığı değerlendirilmiştir" gibi tam tersine bir yargıya varılmıştır.
Bu kadar belirgin hataları ve çelişkileri, raporu okuyan Sayın Başbakan fark etmemiş midir?
(3) Raporda yanlışların yanında "doğru"lar da vardır:
Örneğin, CHP'nin Kürt realitesini, öteki partilerden çok daha önce kabul ettiğini söylediğim doğrudur. Şunları söylediğim de doğrudur:
Kürtçe radyo ve televizyon yayınları önündeki yasal engel kaldırılmalıdır. Genel af artık zorunluluk haline gelmiştir. Ölüm cezasının kaldırılması gereklidir."
Ama bunlar, bizim çok önceden beri söylediğimiz şeyler olmasının yanı sıra, artık hükümet partilerinin de - istemeseler bile - kabul etmek durumunda olduğu gerekler değil midir?
Şimdi son iki günlük gazete başlıklarına bakınız:
- "Ecevit'ten Kürtçe TV'ye esnek bakış", "Af Yasası'nda anlaşmaya doğru", "Koalisyon ortakları uzlaşma arıyorlar", "Ölüm cezalarının kalkması gündemde.."
Haber metinlerinde de, hükümet adına söylenen bazı sözlerin, bizim cümlelerimizle neredeyse aynı olduğu görülmektedir.
Bizim önerimiz, işte bunların Avrupa Birliği sürecinin zorunluluğu haline gelmeden önce, bağımsız bir ülkenin siyasi organlarının hür iradesiyle atılan adımlar olmasıydı.
Yurdun her yerinde tekrarladığım bu öneri, hükümet partileri tarafından o zaman benimsenebilseydi, hükümetin, şimdi kendisine verilecek olan Katılım Belgesi öncesindeki sıkıntıları çok azalmış olacaktı.
Ne yazık ki, hükümet, bizim o önerimizi yapıcı bir bakışla değerlendirmek yerine, bizi o öneri dolayısıyla suçlamayı tercih etmiştir.
Ne kadar yanlış davrandığı, şimdi daha iyi anlaşılmaktadır.

* * *

Altan Öymen haklı.
Demokratikleşmeyle ilgili her öneriyi şüpheyle karşılama alışkanlığından artık herkes vazgeçmelidir.
Başta Başbakan Sayın Ecevit olmak üzere her ilgilinin bu gereğe uymaya özen göstermesinde sayılamayacak kadar fayda var.


Yazara E-Posta: h.cemal@milliyet.com.tr