Gül'ün demokrasi vizyonu Savaşlarla, ihtilallerle yüz yıllar boyu birbirlerini yiyen Avrupa uluslarının barış etrafında birleşmesini sağlayan ortak değerler Avrupa Konseyi'nde işlenmiştir.Demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün, pazar ekonomisinin, kadın-erkek eşitliğinin, tüm bu ideallerin bir ortak platform haline getirilmesi sayesindedir ki, Avrupa sahnesinde barış durdurulamaz yükselişini yaşamıştır.Bunun için, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı'nın dünkü konuşma öncesinde Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü takdim ederken, Avrupa Konseyi'ni bir demokrasi okulu olarak tarif etmesi yerindeydi.Nitekim, dün Avrupa Konseyi çatısı altında Gül'e yöneltilen sorular bir yandan Konsey'in demokrasi okulu niteliğinin altını çizdi. Ama aynı zamanda Türkiye'nin siyasal haritasındaki sorun ve zaafları da sergiledi.Kürt sorunu soruldu Gül'e.Kürtler soruldu.301 soruldu.Tarihle hesaplaşma, yani Ermeni meselesi soruldu.Türkiye'de demokrasi-asker ilişkisi soruldu.İfade özgürlüğü ile ilgili sınırlamalar soruldu.Kıbrıs soruldu.Yüzde 10 barajı soruldu.Laiklik kaygıları soruldu.Türban soruldu.Kadınlar ve onların laikliğe ilişkin endişeleri soruldu.Başbakan'ın gazeteciler hakkında açmış olduğu davalar soruldu.Apo ve İmralı soruldu.Hrant Dink cinayeti soruldu.Ve Cumhurbaşkanı Gül, bütün soruları fazla geçiştirmeden, hiçbirini cevapsız bırakmadan, ama bazılarını biraz yutkunarak da olsa makul şekilde yanıtladı.İnandırıcı da olduğunu sanıyorum.Bence bunun üç nedeni var.Birinci neden şuydu:Daha önce 2003 başında, o zaman Başbakan olarak Strasbourg'da yine aynı kürsüye çıktığı zaman yapmış olduğu vaatlerin AB'ye uyum çerçevesinde yerine getirilmiş olmasıydı.İkinci neden:Gül, dünkü konuşmasında, "Kopenhag Kriterleri'ni yeteri kadar yerine getirdiğimiz içindir ki AB ile üyelik müzakerelerimiz başladı" derken, Türkiye'nin son beş yıllık sicilinde artıların eksilere ağır bastığını kendiliğinden göstermiş oldu.Gül'ün inandırıcılığındaki üçüncü nedene gelince...Burada içtenliğinin payı var.Türkiye'nin apaçık olan bazı eksiklerini kabul etti, zaman içinde TBMM'nin bunları ele alacağını belirtti.Eksiklerden söz ederken, Parlamenterler Meclisi'ndeki konuşmasından sonraki basın toplantısında 301'i açıkça dile getirdi ve özetle şöyle dedi:"301'le ilgili sıkıntıları biliyorum. Bu konuda Türkiye'ye bazı haksızlıklar da yapılıyor. Ama iyileştirmeler için, değiştirilmesi için bazı çalışmalar yapılacak. Ben de 301 değişsin istiyorum."Kısacası: Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde ilk Türkiye Cumhurbaşkanı olarak konuşan Abdullah Gül'ün gerek konuşması, gerekse sorulara verdiği yanıtlardan oluşan dünkü performansı olumluydu.Ülkesini iyi temsil etti.Belki de Cumhurbaşkanı Gül, 'demokrasi vizyonu'na sahip olduğu için iyi bir performans çıkardı Avrupa Konseyi'nde... h.cemal@milliyet.com.tr İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Avrupa Birliği tarihin en büyük barış projesi olarak sahneye çıkabildiyse, bunda Avrupa Konseyi'nin önemli payı vardır.