Üstelik söke söke aldı.Başbakan Erdoğanın dediği gibi bu bir tarihi adım, bu bir başarı. 17 Aralıkın tarihimize büyük bir dönüm noktası olarak geçeceği konusunda en ufak bir kuşkum yok.Ama bu dönüm noktası yalnız bizim için değil, Avrupa için de geçerlidir. Nitekim, gelinen bu noktanın fotoğrafını en iyi Fransız Liberation gazetesi, dün birinci sayfasında kocaman çekmişti:Avrupa devrimi!Çünkü 17 Aralıkla birlikte yalnız Türkiye değil, Avrupa da kendi içinde dönüşümün kapısını açtı. Başbakan Erdoğanın deyişiyle, Hıristiyan Kulübü değil, uygarlıklar arası barış ve işbirliği projesi olduğunu dünyaya ilan etmiş oldu Avrupa Birliği...Bu topraklarda, Türkiyede yaşayan insanların bir Avrupa hülyası vardır. Bunun kökleri tarihin derinliklerine gider. Osmanlı döneminden beri bu ülkede yüzler Avrupaya dönüktür.Avrupayı örnek alan modernleşme ya da Batılılaşma, Atatürkün Cumhuriyet devrimi ile birlikte büyük bir sıçrama yapmıştır.Çok partili demokrasiye atılan adımlar, bu ülkenin modernleşmesinde ikinci büyük halkadır.Arkasından özellikle 1980lerin ekonomik liberalleşme adımları gelir. Son olarak da ABye uyum yolunda siyasal liberalleşme süreci işlemeye başlar.Bu açıdan özellikle son iki yıl, sessiz devrim diye nitelenebilecek reformlara sahne oldu. Başbakan Erdoğanla Dışişleri Bakanı Gülün başını çektiği AKP hükümeti, gerek demokratik hukuk devleti gerekse ekonomik yapısal değişim alanında attığı adımlarla Türkiyeyi 17 Aralıka getirdi.Erdoğan - Gül ikilisinin bu iki yıl içinde ABye uyum konusunda sadece demokratikleşmede değil, Kürt sorunuyla Kıbrıs politikasında sergilemiş oldukları siyasal kararlılık ve cesaret örneklerine çok partili dönemde rastlamak sanıyorum kolay değildir.17 Aralıka çok zor gelindi.Bunun gibi 17 Aralıkta Brükselde Avrupa trenine kancayı takmak da kolay olmadı. Son 24 saatte Erdoğanla Gülün kararlılığı ve cesareti ile Türk diplomasisinin yaratıcılığı ve kıvraklığı, 17 Aralıkta Türkiyeyi Avrupa rayını oturttu.Ama bütün bu süreçte ülkemizde sivil toplum kuruluşlarının oynamış oldukları önemli rolü de elbette unutmamak gerekir.Şimdi Türkiyenin önünde Erdoğanın deyişiyle daha zor, daha engebeli bir süreç açılıyor. Ama Türkiye bu süreci özellikle kendi sivil toplumunun gücüyle, kendi dinamizmiyle, kendi devlet kadrolarıyla aşabilecek güce sahiptir.Bunun için gerekli organizasyon ve koordinasyon mekanizmalarını büyük bir titizlikle kurmak ve müzakerelere çok sıkı hazırlanmak, bu konuda sivil toplumun enerjisini bugüne kadar olduğundan çok daha fazla ve sistemli biçimde harekete geçirmek zorundadır Türkiye...Ve bunu yapabilir.Hiç kuşkunuz olmasın, yapabilir.Felaket tellallarına kulak asmayın.Ne yapsanız, ağzınızla kuş tutsanız bile, o malum koro bildiğini okumaya devam edecek.Geçiniz onları.Türkiye tarih aldı. 3 Ekim 2005te ABye tam üyeliği öngören müzakereler artık ikinci bir karara da gerek kalmadan başlayacak.İşte bu kadar!Hedef vurulmuştur.Türkiye modernleşme yolunda, demokrasi ve hukuk devleti yolunda ilerleyen, insanlarının aş ve iş sorunlarını gitgide çözen, vatandaşlarına daha iyi bir yaşam kalitesi sağlayan bir yönde yeni bir sıçrama daha yaptı 17 Aralıkta.Siyasal ve ekonomik istikrarını pekiştirecek bir Türkiye, inanıyorum, çok daha güzel günlere doğru yol alacak. Kendisine güvenen bir Türkiye, hem bölgesinde hem dünyada barış ve istikrara çok daha fazla katkıda bulunacak.Haydi, kolay gelsin Türkiye! h.cemal@milliyet.com.tr Evet, Türkiye sonunda Avrupa Birliğinden tarih aldı.