Kıbrıstan söz açıldı.Şunları söyledi:"Hiç kuşkun olmasın, her şeyin başı Kıbrıs! Bu sorunla birlikte, 1974 sonrası önce Ermeni terörü başımıza musallat edildi. Arkasından ufak ufak Kürt sorunu didiklenmeye, PKK ve terör başımıza bela olarak sarılmaya başlandı. Kıbrıs, PKK, Kürt derken Türkiyenin dış politikası ipotek altına alındı. Türk diplomatları olarak neredeyse bütün dosyaları arka plana ittik, bunlarla baş edebilmek için... Manevra alanımız, ufkumuz daraldı. Perspektifimiz karardı. Dünyaya doğru dürüst bakamaz olduk. Çok daha büyük yaratıcılıkla kullanabileceğimiz Türkiye potansiyeli bir yerde harcanmış oldu. Şimdi de Türkiyenin Avrupa yolunun üstünde duruyor Kıbrıs... Çözüm şart!"Gerçeği yansıtan bir tespit.Kıbrıs, Türk - Yunan düşmanlığı, PKK ile mücadele derken, yalnız manevi değil maddi bakımdan da, ekonomik olarak da müthiş bir kanamaya uğradı Türkiye. Kalkınmaya gidecek milyarlarca dolar silahlanmaya gitti.Aynı zamanda Türkiyenin demokrasi ve hukuk devleti yolunda ilerlemesi kösteklenirken, imajı da berbat edildi.Ne demek istiyorum?Kıbrısı ver kurtul mu?Elbette değil.Ver kurtul anlayışını bunca yıl hiç savunmadım. Kıbrıs Türkünün, Sayın Denktaşla dava arkadaşlarının, - ya da o fedakar neslin - insanlık mücadelesine saygı duydum. Bugün sergiledikleri duyarlığı da anlıyorum.Fakat Türkiyenin iyiliğine olan bir durumun, Kıbrıs Türkü için de iyi olacağını ve bunu bozmak için olumsuz bir adım atabileceklerine de ihtimal vermiyorum.Ama şunu da vurguluyorum:Kıbrıs artık çözülsün!Zamanı gelmiş durumda.Her şeyin başı Kıbrıs çünkü...Çözülmezse, her şey yine geriye doğru sarılmaya başlayacak. AB ile ilişkilerde çatışma, Doğu Akdeniz ve Egede gerilim, Türkiyede AB düş kırıklığının yaratacağı siyasal ve ekonomik istikrarsızlık, Kürt sorununda yine yüksek tansiyon derken, evet film yeniden başa doğru sarılacak.Kıbrısta çözümü savunanlardan biri de Mehmet Ali Talat. KKTCde son yapılan yerel seçimleri kazanarak yüzde 34 oyla birinci parti olan Cumhuriyetçi Türk Partisinin lideri.Denktaştan farklı düşünüyor.Cumhurbaşkanına ters düşüyor.Çünkü, Kofi Annan planını olumlu karşılıyor Mehmet Ali Talat.Şu sözler onun:"Bu plan derhal görüşülmeli. Planın özü 12 Aralıktaki Kopenhag zirvesine kadar kabul edilmek zorunda. Rumlar Kopenhag zirvesinde olumlu görünmek ve ABye girişte zorluk yaşamamak için, büyük öfke duydukları bu planı müzakere etmeye evet dediler. Kıbrıslı Rumlar bu planla bize çok şey veriyor. Uluslararası düzeyde kabul gören egemenliklerini bizimle yarı yarıya paylaşıyor.Bu plan, daha çok Kıbrıs Türklerinin ve Türkiyenin lehine. Böylece Kıbrıslı Türklerin dünyadan tecrit edilmişliği bitecek, ambargo kalkacak. Kıbrıslı Türkler AB vatandaşı olacak. Kıbrıs devletini Rumlarla paylaşacak.Rum kamuoyunun yüzde 70i BM planına olumsuz bakıyor. Alt tarafı bazı küçük yerleşim bölgelerini alıyorlar. Bunun dışında kendilerinden olan bir devleti, her şeyi bizimle paylaşıyorlar. Bazı boşlukları ve hataları olmasına rağmen çok iyi hazırlanmış bir plan bu..." (Radikal, 25 Kasım 02, Neşe Düzel röportajı)KKTCnin bir numaralı partisinin lideri Mehmet Ali Talat böyle diyor. Yalnız o değil, toplam 38 bin üyesi olan 90 sivil toplum kuruluşu da Annan planının müzakere zemini olarak kabul edilmesini istiyor.Altını çizin bütün bu görüşlerin.Pozitif bir bakışı yansıtıyorlar.Soğuk Savaşın o cılkı çıkmış dost - düşman klişelerinden kurtulmuş, ileriye bakan, geleceği artık geçmişte aramayan bir bakış açısını yansıtıyorlar çünkü...Sayın Denktaşın haklı bazı çekinceleri var. Ama bu planla yürümektir doğru olan... Değerli diplomatımızın dediği gibi:Kıbrıs her şeyin başı! h.cemal@milliyet.com.tr Yazmakta olduğum kitap için dün önde gelen kıdemli diplomatlarımızdan biriyle konuşuyordum.