Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İşkencecisine soruyor Mehmet:"Bir insan, bir insana bütün bunları nasıl yapar?"Evet, nasıl yapar?..Bir pazar günü işkenceyi düşünün. Bu ülkenin alnına bu kara lekeyi sürenleri lanetleyin bir an için de olsa. (*)TEMPO dergisi son sayısında 12 Martta, 12 Eylülde işkence görenlerle konuşmuş. Anlatanlardan biri de İpek Çalışlar.Yıl 1971.12 Mart askeri yönetimi, bir darbeyle Demirel hükümetini devirip ülkede iktidarı ele geçirmiş.Sevgili İpekin başından geçen:"Ankarada, TRT Haber Merkezinde muhabir olarak çalışıyordum. Dört kız aynı evi paylaşıyorduk. Bir gün kapımıza polis dayandı. Kitaplarımızı topladılar, bir çuvala doldurdular ve bizi de alarak karakola götürdüler. Kaçabilirdim aslında. Çünkü bir şeyler olduğunu anlamıştım. Ancak bildiri dağıtmak suçsa, bunun dışında suçum yoktu. Çok ciddi işkence gördüğümü söyleyemem. Birkaç saat falaka yapıldı. Ama bazı arkadaşlara çok ciddi işkence yapıldığını biliyorduk. Dönemin modasına uygun olarak mini etek giymiştim. Bu nedenle falakaya yatırmadan önce bana pijama verdiler."Hüseyin Özlütaş, Maden Mühendisi:"Gece 03.00te kapım çalındı. Polisler silahlarıyla evime daldılar. Oğlum annesinin beline sarılmış, korku dolu gözlerle etrafı süzüyordu. Gayrettepedeki Birinci Şubeye götürüldüm. Bir yandan soruyor, bir yandan vuruyor ve karımı oraya getirip gözlerimin önünde tecavüz edeceklerini söylüyorlardı.Bu arada elektrik vermeye başladılar. Telin birini cinsel organıma, diğerini parmağıma bağladılar. Ağzıma da bir çubuk verdiler. Bir süre sonra ağzımdan kan sızmaya başladı."Tempoyu okurken, hayatı gerçekten dizi gibi olan kuşağı, insanları düşündüm. Yaşananlar bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.1971 yılı yaz ayları.Ortam dergisinin Ankara muhabiriydim. Hapisteki devrimcilerin sıkıyönetim mahkemelerinde zabıtlara geçirdikleri işkence tutanaklarını avukatlardan alır, özetler, zarfa koyar, İstanbula gönderirdim.İşkence tutanakları Ortamdan başka bir yayın organında çıkmazdı. Çünkü işin ucunda askeri yönetim tarafından kapatılmak da vardı. Zaten birkaç ay içinde Ortam da vazgeçti işkence tutanaklarından...Bu arada bir şey daha anımsadım.12 Eylül askeri yönetiminin üst düzeyde bir askeri komutanı, bir meslektaşıma yıllar sonra itiraf etmişti:"Verdik cereyanı, verdik cereyanı... Başka türlü nasıl konuşturabilirdik o komünistleri?.."Bu komutan hayatta.Acaba şimdi ne düşünüyor?Yatağında rahat uyuyabiliyor mu?İnsanlık suçu işleyerek toplumda hiçbir şeyin iyiye gidemeyeceğini, insanların vicdanında açılan derin yaraların zamanla ne büyük toplumsal sarsıntılara yol açtığını geçen çeyrek yüzyılın istikrarsızlığında anlayabildi mi acaba?..Bu satırları yazarken, Kızıltepe Belediye Başkanı Cihan Sincarla konuşuyorum, Uğura 13 kurşun ne oldu diye. Soruşturmanın hala doğru dürüst yürümediğinden yakınıyor Cihan Hanım...Evet, Uğura 13 kurşun!Bu 13 kurşunun hesabı verilmeden, bu olay tümüyle aydınlanmadan, bu ülkenin bakanlarına da, başbakanlarına da sormaya devam edeceğiz, yataklarınızda rahat uyuyabiliyor musunuz diye...İyi pazarlar!——————-* İşkence konusunda geçen ay yayımlanan bir kitap: Şiddet Kötü Muamele ve İşkenceye İlişkin Değerlendirmeler, Tutumlar, Deneyimler; Doç. Dr. Melek Göregenli; İzmir Barosu İşkencenin Önlenmesinde Hukukçuların Rolü Projesi; İzmir Barosu Yayını. h.cemal@milliyet.com.tr Filistin askısı... Falaka... Elektrik tezgahı... Kum torbası... Copla ırza tecavüz... İzliyor musunuz Kanal Ddeki Çemberimde Gül Oya dizisini?