Perişandı İngiliz basını.Çünkü İngiltere elenmişti.İngiliz Milli Futbol Takımı, kendi evinde, üstelik Wembley'de Hırvatistan'a 3-2 yenilerek Euro 2008'e katılma hakkını kaybetmişti.İngilizler matem tutuyordu.Çünkü çeyrek yüzyıldır ilk kez Avrupa'da finallere katılamayacaklar, böylesine bir futbol şöleninden uzak kalacaklardı.O bir golü atamamışlardı.Atabilseler, elenmeyeceklerdi.Tıpkı o bizim İsviçre maçı gibi.Biz de o maçta bir gol daha atabilsek, Saracoğlu'nda o felaketi yaşamayacak ve Almanya'daki 2006 Dünya Kupası'na gidecektik.Ama bu kez oldu.O bir golü çarşamba gecesi Ali Sami Yen'de Bosna Hersek kalesine atarak, klasik deyişle, zoru nihayet başardık.Biliyorum, küçümseyenler var.Olabilir.Ama ben gelinen noktayı bir başarı olarak görüyorum. Değer verdiğim futbol adamı, Galatasaray'ın eski teknik direktörü Lucescu'nun şu satırlarındaki gerçek payını düşünmekte yarar var:"Türkiye'nin sonunda istediğini alması zor oldu. Ama bu kadar zor olmasının sebebi kesinlikle Fatih Terim değil, Türkiye'deki futbol anlayışı... Şunu unutmayın: Türkiye içeride oynaması gereken ilk üç maçı dışarıda seyircisiz oynadı. Buna rağmen 2008 vizesini aldı. Böylesine zorlukların üstesinden geldiği için Terim'i alkışlamak lazımdı aslında. Ama burası Türkiye..." (Vatan, 22 Kasım 07)Ben sevindim.Fatih Hoca'yı ve milli futbolcularımızı kutluyorum.Gerçekten kolay olmadı buraya gelmek. Çarşamba gecesi de dokuz doğurduk Ali Sami Yen'de. Kalemizde göreceğimiz olmadık bir golün korkusuyla 90 dakika bir türlü bitmek bilmedi.Sonra sevinçten havalara zıpladık.Ama şimdi durup düşünme zamanı.Neden bu kadar zorlandık?Neden bu iniş çıkışlar?Güven vermeyen, aksayan bir şeyler var takımda. Bu konuda sistemi düşünmek ve sorgulamak gerekir mi? Taşları yerine oturtmanın yolları neler? Mustafa Denizli dünkü Milliyet'te "Bu oyun finaller için yeterli değil" diye yazıyordu.Bunda gerçek payı var.Ne yapmalı?Sanıyorum bu soruyu Fatih Hoca düşünmeye başlamıştır bile.Defansı güçlü kılmak... Savunma göbeğini de, kaleyi de daha güven verir hale getirmek... Yıllar yılı bir pivot gibi oynayan büyük golcü Hakan Şükür artık olmadığına göre golcü bulmak... Yıldıray'ı da takıma monte edebilmek...Herhalde yapılacaklar az değildir.Ama şurası kesin:'Euro 2008 vizesi'nin alınmasıyla birlikte Türk futboluna büyük bir moral şırınga edilmiş oldu. Bu dönüm noktasının iyi kullanılmasıyla futbolumuz yeniden bir çıkışa geçebilir.Bunun gerçekleşmesi çok önemli.Anımsayın:1990'ların ikinci yarısından itibaren Galatasaray'ın çıkışı, Türk futbolunun da çıtasını yükseltmişti. UEFA Şampiyonluğu, Süper Kupa derken, Milli Takım'ın 2002'deki Dünya Üçüncülüğü'nü hep birlikte havalara uçarak yaşamıştık.Ama ne yazık ki 2002'deki o zirvede duramadık. Çünkü başarıyı kalıcı kılabilecek değişim ve reformları futbolumuzda gerçekleştiremedik.Bir başka deyişle:Zirvenin uçuruma en yakın yer olduğu gerçeğini kavrayamadık.Şimdi yeni bir fırsat avucumuzun içine geliyor gibi... Türkiye'ye bu kez sevinci Milli Takım yaşatabilir. Futbolumuzun çıtasını bu defa Milli Takımımız Avrupa Şampiyonası'nda başarıyı yakalayarak yükseltebilir.Önümüzde altı ay var.Futbolun yalnız Türkiye'de değil Avrupa'da da önde gelen isimlerinden, UEFA Asbaşkanı Şenez Erzik'le dün sohbet ederken şöyle dedi:"Bugünden itibaren kendi içimizde kavgayı bırakıp kolları sıvamak lazım. Altı ay var. Uzun bir süre. Değişimi düşünmeliyiz. Stratejik planlamayı düşünmeliyiz. Kendi aramızda itiş kakış zamanı değil. Tam tersine, her türlü görüşe, her türlü fikre açık olma, kulak verme zamanıdır."Başarabiliriz.Unutmayın:2004'te Avrupa Şampiyonluğu kupasını aradan bir anda sıyrılan Yunanistan kaldırmıştı Lizbon'da...Bizim çok iyi topçularımız var.Fatih Hoca, iyi bir sistemde taşları yerli yerine oturtur, oyuncularımızın fizik gücünü en üst düzeye çıkartır, takımın mücadele ve dayanışma ruhunu da ateşleyebilirse, neden olmasın... h.cemal@milliyet.com.tr Bilgisayarın başına dün sabah oturunca yaptığım ilk iş internete girerek İngiliz gazetelerini şöyle bir taramak oldu.