Bir an soluksuz kaldım.Acı geldi, boğazıma oturdu. Konuşamadım. Duygularımın sesini dinlemeye çalıştım, olmadı.Keder uyandı içimde.Sonra da hayallerimizi hep birlikte keyifle yaşadığımız Mülkiye yılları gözümün önünden bir film şeridi gibi geçmeye başladı.Nedir hayat?Hep aynı soru... Yoksa yaşanamayacak hayatların peşinde mi koştuk?.. Bilemiyorum. Sevgili Chester öldü. Bir varsın bir yoksun işte. Peki, ben kimim? Kim olduğumu ben biliyor muyum? Ya da Ahmet Altanın deyişiyle "Kim kendi hayatının efendisi" olabiliyor ki?..Yapayalnız öldü dediler.Sipsivri ucu olan o bıçak birden yüreğime saplandı. Hüzün içimi acıttı. Hayat bazen ne kadar acımasız.Ne güzel düşlerimiz vardı, ne büyük umutlarla dopdolu yaşamıştık Mülkiye yıllarını. Kimi devrimci olup dünyayı değiştirecekti. Kimi diplomat olup Avrupalarda sefa sürecekti. Kimi valilikten siyasete atlayıp memleketi idare edecekti. Kimi yazıyla çiziyle uğraşacak, entelektüel olacaktı. Kimi de Chester gibi zengin olup dünyanın anasını satacaktı.Umutsuz yaşanmaz ki.Sevgili Chester,Güzel yıllardı yaşadıklarımız. Her şeyden önce gençtik! 1961 yılı sonbaharı olmalı. Motorlu trenle İstanbuldan Ankaraya, Mülkiyede okumaya gidiyorduk. Senin üstünde oduncu gömleği vardı, kırmızı siyah çizgili. Amerikan pazarlarında satılırdı. Ayağında da Amerikan mokasenleri, baklava çorap..."Onun adı Tanju Konuralp, ikinci sınıftan. Chester diye bilinir. Mülkiyede çoğunluk gerçek değil, takma isimle çağrılır. Sizin de olacak" demişti büyüklerimiz.Benimki Gagarin Hasan oldu.1962 yılbaşında Samsuna yaptığımız gezide Kaku Erkan koymuştu. Sonra Hacı Erol, Koçero Deniz, Karbon, Fare Okan, Maymun, Sarı Hasan, Tilki Esat, Keçi Ünal, Sülün Osman, Çingene Aydın, Tahsildar, Toto Tahsin, Deve Yalçın, Hamal Atilla, Asfori Uğur...Kimileri kantin tipleriydi. Kimileri sürekli kız peşindeydi. Kimileri ya hesap uzmanı ya sefiri kebir olmaya baştan kafaya takmış ineklerdi. Kimi futbolcu idi benim gibi...Sonra Mülkiyenin Sibirya adını taktığımız büyük yatakhanesinde yaşanan şenlikler... Son sınıfların inek bayramları...Cebecideki kahveler, ucuz şarapçı meyhaneleri, ilk solcu nutuklar... Tabii Yön dergisi... Sloganlarla dünyayı değiştirme ukalalıkları ve 27 Mayıs darbesinin kutuplaştırmaya başladığı 1960lar Türkiyesinin ilk sağ-sol kavgalarına ev sahipliği yapan Mülkiye...Elbette ev partileri, gitme vaktine yakın slow danslar, kolejli kızlar, konservatuvarlı kızlar, ilk aşklar...Sevgili Chester,Kendinden emin bir çapkındın. Mülkiyede popüler tiplerin başında sayılırdın. Biraz fazla yakışıklıydın. Sarı Hasan, senin deyişinle yılan, belli etmezdi ama, senin o rekabetinden pek hoşlanmazdı.Sanki dünya bizim etrafımızda dönerdi. Hep öyle olacağını, hep hayallerimizde yaşayacağımızı sandık. Sonra koptuk birbirimizden. Koşturmaya, tutunmaya çalıştık hayatta.Chester işadamı oldu.Londrada zengin yaşadı.Ama gönlünce yaşadı.Hafta sonları uçağa biner, dünyanın olmadık köşelerine golf oynamaya gider, oralardan çakırkeyif telefon ederdi. Arada bir İstanbulda buluşurduk, Koçero, Sarı Hasan, Hacı Erol, Karbon... Hepimiz başka telden çalardık. Hepimiz Hacının deyişiyle ayrı cinslerdik.Haller böyle olunca, hep dilimin ucuna gelir: Anılar dipsiz bir kuyu gibi, içine çekiyor beni diye. Melih Cevdet Andayın şiirindeki gibi, "Değil bu anılacak şey değil / Apansız geliyor aklıma." Yapayalnız öldü dediler.İçim acıdı. Keşke hayaller hiç bitmese! Ama zamanın hızlı akışı bazen umutsuzluğa götürüyor insanı. Şimdi o şarkıyı anımsıyorum, "Ben genç olmanın ne demek olduğunu bilirim / Sen, yaşlı olmanın ne demek olduğunu bilmezsin."Hayat ölümden ayrı değil.Dün Hacıdan dinledim Chesterin son zamanlarını. O Londra yıllarından sonra İstanbula dönüşünü, hayal kırıklıklarını... "Sağlığı bozulmaya başladı. Hayata küstü. Birçok şeyi kendine yediremiyor ama belli etmek istemiyordu etrafa. Emirgânda tek başına yaşıyordu. Akşamları kahveye çıkıyordu. Mahalleli sevdi, saydı onu" diye anlattı Hacı...Evet, hayat bazen acımasız.Cemal Süreya, son şiirinde "Üstü kalsın" dedi Tanrıya, "Ama, ayrıca aldığın şu hayat / Fena değildir" dedikten sonra...Rahat uyu sevgili Chester.Fakat unutma, bizden de bir parçayı, o Mülkiye yıllarından kalma hayallerimizle birlikte yanında götürdün kardeşim. h.cemal@milliyet.com.tr Telefon, Koçero Denizden: "Gagarin kötü haber, Chesteri kaybettik. Emirgândaki bir evde yapayalnız, kendi başına yaşıyordu. Ölü bulundu. Kalpten gitmiş... Kimseciklerin haberi olmamış... İki gün ortalıkta gözükmeyince, Hacı Erol uğramış evine..."