Hürriyet’teki haber, "Hain Denktaş istifa!’ diye sloganların atıldığı muhalefet mitingini göz yaşları içinde izlediğini söyleyen KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş..." diye başlıyordu.
Denktaş’a hain diyebilmek!
Yakışıksızdı, ucuzdu.
Sloganın şehvetine kapılmaktı.
Sayın Denktaş’ı eleştirmeye evet, ama böylesine ipin ucunu kaçırmaya hayır! Denktaş’ı, böyle bir dava adamını ‘hainlik’le suçlamaya kalkışmak hiç bir şeye sığmaz çünkü...
Ama sloganlar aklı esir almaya başlayınca bunlar olabiliyor. ‘Denktaş kampı’nda da kendileri gibi düşünmeyenlere, örneğin Kofi Annan Planı’na olumlu bakanlara vatan hainliği damgasını vurabilen koca koca adamlar var.
Yazık!
Bu koca koca adamlar, kendi davalarını ömür boyu sloganlarla yaşatmaya çalıştılar. Hep aklın özgürlüğü dediler. Ama akılları hep sloganların emrindeydi. Akıllarını sloganlar tutsak almıştı.
Dünyayı hep siyah - beyaz gördüler.
Bir yanda düşmanlar...
Bir yanda dostlar...
Veyahut:
Milliler...
Gayri milliler...
Kendileri gibi düşünmeyenler ‘düşman’dı, ‘gayri milli’ydi. Kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı yoktu. Demokrasi yalnız kendileri gibi düşünenler için vardı.
Demokrasi bir araçtı onlar için!
Dünyayı yıllar yılı hep aynı gözlükle siyah beyaz gördükleri için, yaşama dost düşman penceresinden baktıkları için hep ‘savaş hali’ndeydiler. Hep savaş tamtamları çaldılar, düşman işgali altındaki topraklarda...
Gerçek dünya değildi yaşadıkları.
Gerçekte yaşamadılar.
Yalanda yaşadılar!
Onun için gitgide azaldılar.
Kıytırıklaştılar.
Etkisizleştiler.
Kendi kafalarındaki sanal kuşatmaları yarmak için bir zamanlar rüyalarında bile görseler inanmayacakları çevrelerle kol kola girebildiler. Dün gayri milli dediklerine, bugün milli demeye başladılar.
Bukalemun oldular.
Gerçekleri kendilerince eğip bükmeye, kendi kafalarına uydurmaya çalıştılar. İlkesizlik yolunda yürümeye ya da yalanda yaşamaya devam ettiler.
Yazık!
Aslında hiç değişmediler.
Dünyaları hep sloganlardı.
Hep sloganlardan medet umdular. Sloganlarla dünyayı değiştireceklerini sandılar. Bir alışkanlıkları hiç değişmedi: Sloganlarla kendileri gibi düşünmeyenleri yıldıracaklarını sandılar.
‘Laik dinler’e sarıldılar.
Çöküşü görmediler.
Ya da kabullenmek istemediler.
Sloganlarla kafayı yediler.
Yazık oldu.
Oysa, sloganlar yetmiyor davaları yaşatmaya. Yetse, Berlin Duvarı yıkılmazdı. Kutsal davaları yaşatmak için yalnız slogan değil ekmek de lazım. Sloganın yanına ekmeği koyamadığı için çöktü Berlin Duvarı...
İnsanları ilelebet yalanda yaşatmak mümkün olmuyor.
Sayın Denktaş’ın da buna dikkat etmesi lazım. Yeşil Hat, Berlin Duvarı olmasın!
Ne Denktaş hain, ne de Denktaş’ı eleştirenler... Ama Kıbrıs’ta çözüm şart, hem KTTC’nin hem Türkiye’nin önünü açmak için. Çözümsüzlük en iyi çözümdür diyenler yanlış yolda...